Otuz Beşinci Bölüm-
"Kabuk Bağlayan Kanlı Yaralar"
|✫ Aran Sayhan
Dümdüz bir yolda, gözleri gittiği yoldayken, kulağı telefondan konuşan adamdaydı. Önemli bir işin tam ortasında, önemli bir yere giderken aklı karısındaydı.
"Bu işi düzgün bir biçimde bitirin, sorun istemiyorum."
Mükemmel bir İtalyancası vardı, sözünü bitirir bitirmez Kuzey'in onu aradığını gördü. Daha fazla bir şey söylemeden aramayı bitirerek, Kuzey'e cevap verdi.
"Abi?"
Sesinden anladığı kadarıyla yine bir sıkıntı vardı.
"Ne oldu?"
"Yenge evden çıkmış, adamlar peşindeydi ama izini kaybettirmiş."
Aran'ın bakışları telefonun ekranına döndü, duydukları karşısında baya bir şaşırmıştı. Çünkü Şura neredeyse bir aydır o evden bir kez olsun çıkmamış, kendisiyle de az konuşmuştu. Bunca süredir yanına gitmiş, onunla uyumuştu. Böyle bir durumda üstüne gitmek yerine Şura'nın yaptıklarını izlemişti sadece. Yanında olduğunu hissettirmek dışında nasıl bir yol izleyeceğini, onu neyin kendine getireceğini bilmiyordu. Acıydı ama evlendiği kadını hiç tanımıyordu.
Kendisi dedesini kaybettiğinde üzüldüğünü bile düşünmüyordu, hayatında hiçbir şey eksilmemiş gibi devam etmişti o. Şura ise onun tam tersiydi, dedesinin, ailesinin yasını tutuyordu tek başına. Bu kısa süre içinde dedesine bu kadar bağlı olduğunu anlayamamıştı ama şimdi Şura'nın bakışlarında bile içine düştüğü boşluğu görüyordu. İlk defa hiç tanımadığı bir kadınla evlendiği için garip hissetmişti, pişmanlık falan değildi hissettiği.
Onu tanımak istemişti, her şeyiyle.
Belki geç kalmamıştı ama yine de bilmek isterdi her şeyi. Baştan başa, neyi severdi, neyi sevmezdi, neden dedesi onun ailesi olmuştu? Ailesinin onunla sorunu neydi, gördüğü kadarıyla bir nefret söz konusuydu ama nedenini anlayamıyordu. Karısı için o insanlardan uzak olmanın daha iyi olduğunu düşünüyordu. Hatta günlerdir kendisine ve karısına ulaşmaya çalışan sözde abisine izin vermemiş, yüzünü bile görmesine karşı çıkmıştı. Yüzü geldi gözlerinin önüne.
Karısı bir ay içinde iyice zayıflamıştı.
Tüm gün evdeydi, yemek yapıyordu, resim çiziyordu. Bazen de onu duvarı boş gözlerle izlerken buluyordu. Bu durumda daha ne kadar kalacağını kestiremiyordu ama karısını tanıdığı kadarıyla böyle kalmayacağını da biliyordu. Şura güçlü bir kadındı, belki de karısında iyi bildiği ve emin olduğu tek şey gücüydü. Şimdi evden çıkmasına sevinse miydi, yoksa yine bulamayacağı bir yere mi gittiğini mi düşünmeliydi?
U dönüşü yapacağı bir yer bulduğunda gideceği yere gitmekten vazgeçerek Şura'ya gitmek için dönecekti. Fakat bakışları aynaya gitti. Kendisini birkaç metre arkasından takip eden bir araba vardı ve bu arabanın kendisine ait olduğunu ilk bakışta anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞER
Teen Fiction• Hiç kimse göründüğü gibi değil. Hiç kimse masum değil. Hiç kimse iyi değil. Hiç kimse. • Yetişkin içerik içerir, rahatsız olanlar okumasın.