Dokuzuncu bölüm-
"Kimse"
✫| Aran Sayhan
Aran burnundan soluyordu, önünde ki arabayı takip ederken zihninde dönen düşünceler onu haddinden fazla rahatsız ediyordu. Şura'nın bindiği o araç bir orman yoluna girdiğinde dikkatle takibini sürdürdü. Direksiyonda ki parmak boğumları beyaza yakın bir renge dönmüştü.
"Ne işler karıştıyorsun?" diyerek kendi kendine fısıldadı.
Şura'yı çocukluğuna kadar araştırmıştı o ve tüm bu olanlardan çıkaracağı bir karşılık yoktu. Bindiği araç elde edemeyeceği bir servetteydi, gittiği yol ise kesinlikle kendisine ait olmayan bir yerdi. Şura'nın kendisine ait bir evi bile görünmüyordu ki. Ailesi kıza en ufak bir yardımda bulunmamıştı ama bunlar ona başka anlamlar çıkartıyordu.
Başkasının varlığı gibi.
İyi de o zaman neden evliliği kabul etmişti? Yoksa bu bir oyun mu? Koskoca Aran Sayhan bir çeşit oyunun içinde miydi?
Ailesinin karşısında bambaşka birine dönüştüğünü gördüğü o kız aslında gerçekten öyle biriydi, değil mi?
"Ozan, burası neresi?" dediğinde kulağında ki o küçük cihazdan en yakın adamıyla konuşuyordu. Ozan ise her on dakikada bir arayan patronundan çok ailesi olan bu adama sabır çekiyordu. "Abi dedim ya bir şey gözükmüyor." istediği cevabı alamadığı için Aran bir kez daha Ozan'ın üstüne telefonu kapattı. Aklına gelen diğer bir şeyle yeniden telefonundan Ozan'ı aradı.
"Abi yemin ederim görünmüyor, sahibi yok diyorum!"
Aran telefona olabilecek en sert ifadesiyle baktı.
"Ozan." dedi özellikle 'a' harfini vurgulayıp. "O Burak piçini salmayın diyecektim." dediğinde Ozan ağzının içinde küfür savurdu.
"Salar mıyım abi, sen daha onun hesabını kesmemişken hemde."
Aran yağ çeken adamının üstüne telefonu kapattı, bir kez daha. Evet, Ozan'ın en nefret ettiği şeyi özellikle yapıyordu.
Bakışlarını önünde ki arabadan ayırmadığı bir saat geride kalmıştı, iyice ormanın içine girdiklerinde telefonun hala çektiğini gördü. Kaşlarını biraz daha çattı, normalde böyle bir yerde telefonların çekmediğini bilen biriydi. Normal olmayan bir durumla karşı karşıyaydı. Çünkü biraz sonra yolun kenarında gördüğü baz istasyonu ona her şeyi anlatıyordu. Ormanın ortasında, kimsenin olmadığı bu yerde baz istasyonu vardı.
Burada her kim yaşıyorsa, sırf telefonu çeksin diye kendisine özel baz istasyonu kurdurtmuştu.
Aran inanamadı bunlara, yanıldığını düşündü ama düşündüklerinin gerçek olduğundan haberi yoktu.
Araba sürmekten sıkılmaya başlayınca karşısına çıkan büyük bir kapıyla karşılaştı. Ormanın içinde gayet modern dizayn edilen büyük bir bahçe ve ortasında da görebildiği büyük bir köşk vardı. Her beş metrede bir konumlanan adamları da gördü. Aslında saray sayılabilecek büyüklükte olan bu evi ve adamları incelerken Şura'nın arabadan indiğini gördü. Yorgun göründüğünü fark etti. Arabadan başka birinin inip inmeyeceğini merak ettiğinden bakışları diğer kapıdaydı ama arabadan kimse inmedi.
Şura yalnız görünüyordu, şimdilik.
Tüm bu olanları öğrenmek için daha fazla beklemedi ve arabasından indi. Çalışır haldeki arabasını öylece bırakıp kapıya doğru yürümeye başladığında Şura ileriye doğru yürüyordu. Karşısına çıkan birine sarıldığında adımları durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞER
Teen Fiction• Hiç kimse göründüğü gibi değil. Hiç kimse masum değil. Hiç kimse iyi değil. Hiç kimse. • Yetişkin içerik içerir, rahatsız olanlar okumasın.