Kendime dünyanın en güzel içeceğini aldım. Bu sinirlerimi az da olsa yatıştırmıştı.Yalım'ın benim için hazırladığı gölgeliğe oturdum. İkisi karşı karşıya birbirlerini süzüyorlardı. Bir şeyler konuştuklarını anlıyordum fakat sesleri bana gelmiyordu.
Adım sesleri duyunca kafamı sesin kaynağına çevirdim. Eliz yanıma geliyordu.
"Naber?"
Omuz silktim. "Senden naber?"
Omuz silkti o da. Bakışlarımı Deniz ve Yalım'a çevirdiğimde Eliz'in ara ara bana baktığını hissediyordum.
"Çıkar ağzındaki baklayı."
Aniden önüne döndü. "Bir şey yok."
Kafamı salladım. Anlatmak istemiyorsa anlatmazdı.
Eliz'in bugün Pars'a söylediklerini düşündüm. Ona katılıyor ve katılmıyordum. İnsanlar aşık olduğu kişilere aşktan da öte saplantılı olabiliyordu hiç fark etmeden. Kurtulmak, bırakacağım demek sözde basitti fakat gerçekte öyle olmuyordu.
Dünyanın öbür ucuna gitse bile burnunun direği sızlardı insanın özlemden. Birinden vazgeçmek bu kadar basit bir şey değildi.
Vazgeçtiğinizi sanabilirdiniz. Özlemden deliye dönseniz de aramaz, gitmez, sormazdınız. Yine de onu bir kere karşınızda görmeniz tüm duvarlarınızı yıkardı.
Eliz, Pars'a söylediklerine inansaydı kendi yapardı zaten. Teselli vermek ve Pars'ın yeni insanlara bakmasını istiyordu büyük ihtimalle. Ben de bunun olmasını istiyordum. Arkadaşımın mutlu olmasını isterdim.
"Bunların arasındaki sorun ne?"
Eliz'in sorduğu soruyla iç çektim. "Deniz başlı başına bir sorun."
"Üzüldüm sana." Gülmüştü bunu derken.
"Neden?"
Omuz silkti. Önüme döndüm. Bunlar konuşmayı kesmiş ve birbirlerinden hafifçe uzaklaşmışlardı.
Deniz'in ayaklarının altında sular toplanmıştı. Hafifçe yerden yükselirken sular artmıştı. Gözleri buz mavisine dönmüştü.
Yalım'a döndüm. Yerden yükselmemişti o. Elleri yanıyordu. Yalım bir şey yapmadan önce bize dönmüştü.
"Kızlar! Görünmez olun isterseniz. Dumanın size zarar vermesini istemem." Göz kırpmıştı. Ona gülümseyip parmağımla onayladım.
Bizi görünmez yaparken Yalım tekrardan önüne dönmüştü.
Gözleri kıpkırmızıydı artık. Sanki sinirini yeni açığa çıkartıyordu. Yalım sinirle Deniz'e bir şey dedi. Deniz yumruklarını sıksa da gülümseyerek Yalım'a yanıt verdi.
Olanlar oldu.
Her yer aniden alev aldı. Yalım'ın vücudundan çıkan alevler her yeri yakmıştı. Alevler yüzünden hiç bir şey görünmüyordu.
Alevler en az 5-6 metre yükselmişti. Rüzgar alevleri daha fazla dağıtıyordu. Yalım alevlerin içinde kaybolmuştu. Onu göremiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEH-RU
FantasiSığamıyorduk. Mutantlar olarak biz bu hayata sığamıyorduk. Sığdıramıyorlardı. Öfkeliydim. Öfkem bizi barındıramayan dünyaya değildi. Dünya tüm ihtişamıyla her gün dönmeye devam ediyordu. Güneş açıyordu. Öfkem insanlara da değildi, hayır. Benim öfke...