-26

17 7 0
                                    

"Deniz'e haber vermemiz gerekmiyor mu?"

Başımı şiddetle iki yana salladım. "Orada zaman geçirmek korkunç, daha öfkeliler ayrıca. Deniz ya kesinlikle hayır diyecek ya da onları da getirmeni isteyecek ama bizim vaktimiz yok. Plan çok basit. Görünmez oluyoruz, gidiyoruz, onları görünmez yapıp yürüyerek çıkıyoruz oradan."

Eliz de beni onayladığında Pars'ın kararsızlığı azalmış gibi duruyordu. "Gidelim."

Telefonundan son kez lunaparkın konumuna baktıktan sonra bizi kucakladı. Kıza telefonumdan işaret diliyle onları kurtarmaya gideceğimizi, bizi beklemesini söylemiştim. Bacaklarıma sarılmıştı.

Göz açıp kapayıncaya dek Pars durmuştu. "Daha ilerisi kameralıdır. Görünmez yap koşarak ilerleyelim."

Başımı sallayıp onları görünmez yaptım.

Biz hızla koşarken Pars sürekli kaşlarını çatıyordu. "Oğlum ne kadar yavaşım. Çok iğrenç bir his."

Eliz güldü. "Alışırsın canım."

Pars ona öpücük attığında göz devirdim. Deniz'i özlemiştim. Bunlar ne ara işi pişirmişti anlayamıyordum.

Eliz'in nefesi kesildiğinde durduk. "Siz devam edin, geleceğim zaten. En kötü ihtimalle burada buluşuruz."

Kararsızdım. Lunapark kocamandı. İçeride bizi ararken biz buraya gelmiş bile olabilirdik.

Eliz'in de aklına bu gelmiş olacak ki yere oturdu. "Burada sizi bekleyeceğim, onları alın ve çıkın."

Pars başını salladı. Eliz'i tehlikeye atmamak onu memnun etmişti. Biz koşarken beni uyarmaya başladı.

"Yaklaşıyoruz, sakın bir kahramanlık yapma. Alabildiğimizi alıp çıkacağız, tamam mı? Asla görünür olma, tuzaklar olabilir."

Başımı salladım. "Tamam baba."

Pars ufak bir kahkaha attı. "Yalım'a anne diyordun. Sevdim bu işi."

Hafifçe gülümsedim. Lunaparka girmiştik.

"Sen olsan nerede işkence yapardın?"

Pars düşünceli bir şekilde etrafı tarıyordu.

Boğazımı temizledim. "Ben olsam birinin geçme ihtimaline karşılık korku tünelinin derinliklerinde yapardım işkenceyi."

"Haklısın, oraya gidelim." Pars anında yürümeye başladığında anlık duraksamıştı.

"Senden korkulur bu arada. Cani."

Gülüp onu takip ettim. Yavaşça yerin dibine ilerlediğimizde karanlık artıyordu. Duyamayacaklarını bilsem de fısıldadım. "Yanlış tahmin galiba."

Pars başını iki yana salladı. "Yanlış tahmin olduğunu düşünmemizi istiyorlar. Daha bayağı alçalacağız."

Mantıklıydı dedikleri. Derin bir nefes alıp karanlığın içine koşmaya başladım. "Dikkat et düşme, hissetmeyeceksin acı çekmemek için. Yerin en dibine bile düşebilirsin."

Başımı salladım. Dediği ürkütücüydü cidden. Tren rayından düşersem toprağı refleks olarak hissetmezdim. Düşüş bu düşüş olurdu ve dünyanın katmanına kadar inebilirdim.

Attığım adımlara dikkat etmek için azıcık yavaşladım.

Ne kadar aşağı indik bilmiyorum fakat inleme sesleriyle beraber ışığa yaklaşmıştık.

MEH-RUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin