''Onu nereden buldun?''
Heyecanla Eliz'in yanına yürüdüm. Oje sürüyordu. Siyah, simli bir ojeydi. Gözleri parladı. ''Pars getirdi.''
Benim de gözlerim heyecanla büyüdü. ''Siz konuşuyor musunuz?''
Kafa salladı gülerek. ''Yakınız gibi.''
Yanına oturup ojeyi almak istedim. ''Hoop, kardeşim. Bunu Pars benim için aldı. Ama merak etme. Sana vermeyeceğimi bildiğimden senin için de almasını istedim.''
Yastığının altından bana mavi, simli bir oje verdi. ''Yakışacağını düşündüm.''
Gülümsedim elinden ojeyi alırken. Simli ojeleri seviyordum. Kendime büyük bir dikkatle sürmeye başladığımda Eliz güldü. ''Dilini ağzına sok.''
Odaklanırken bazen dilimi hafifçe dışarı çıkarabiliyordum.
Baran koşarak odaya girdi. ''Ayda abla, Barlas abi geldi. Seni görmek istiyor.''
Ojemi sürer sürmez ayaklanıp Baran'ın peşinden yürümeye başladım. Tırnaklarıma sürekli nefesimi veriyordum bir an önce kuruması için. Barlas'ın yanına gittiğimizde Belçin'le konuşuyor olduklarını gördüm. Belçin koşarak bana geldiğinde eğilip kucakladım onu. Biz sarılırken Barlas'ın boğazını temizlediğini duydum.
''Ben de oje sürebilir miyim?''
''Tabii ki. İstersen beni bekle Belçin. Abinle konuştuktan sonra sürerim ben sana.''
Kafasını salladıktan sonra yere indirdim. Onlar Baran'la beraber odadan çıkarlarken Barlas'a döndüm.
''Efendim?''
Koltuğu işaret etti oturmam için. Yavaşça koltuğa geçerken o konuşmaya başlamıştı.
''Sana gitme, yakalanırsın denildiği halde gittiğin için saf olduğunu düşündüm. Pars yanıma gelip seni kurtarmamız gerektiğini, bana ihtiyacı olduğunu söylediğinde açıkçası söz dinlemeyen bir ergen için kız kardeşimi kimsesiz bırakma riskine girmek istemedim. Belçin'i kaç gün sonra görmek için buraya geldiğimde başına gelenleri öğreniyorum. Gözlerine bakacak yüzüm yok. Bana ne yapsan başımın üstüne.''
Anlayışla gülümsedim. Ben de buradan giderken bencillik etmiştim. Yakalanacağımı biliyorlardı gidersem. Yakalanınca bencilliği kesip onlara yardım etmemem önemliydi. Barlas da ilk bencilliğini yapıp pişman olmuştu. Anlamış olması güzeldi. Sorun edecek değildim.
''Hiç sorun yok.''
Elimi uzattığımda kısa bir an şaşırsa da silkelenip elini uzattı. El sıkışırken tekrardan gülümsedim. O da hafifçe gülümsediğinde konuştum.
''Başka bir şey yoksa gideceğim Belçin'in yanına.''
Kafasını yok anlamında salladığında arkamı dönüp kapıya gitmeye başladım.
''Özür dilerim ve teşekkür ederim.''
Arkamı dönüp son bir kez gülümseyip Belçin'e bakındım. Baran onu elinden tutmuş hafifçe uçuruyordu. ''Belçin ojeyi şimdi mi sürelim sana?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEH-RU
FantasySığamıyorduk. Mutantlar olarak biz bu hayata sığamıyorduk. Sığdıramıyorlardı. Öfkeliydim. Öfkem bizi barındıramayan dünyaya değildi. Dünya tüm ihtişamıyla her gün dönmeye devam ediyordu. Güneş açıyordu. Öfkem insanlara da değildi, hayır. Benim öfke...