Bacaklarım titrediği için Yalım beni kucaklamıştı. Vücudundan hafifçe ısı yaydığının bilincindeydim. Beni sakinleştirmek için yayıyordu ve minnettardım. Kollarımı boynuna daha sıkı sardım.
"Sizinle kalmamı ister misiniz? Koltukta yatsam bile kabus görürseniz yetişebilirim."
Hafifçe gülümsedim. "Ateş Kasık, tek sap sensin. Beni Deniz'in evine bırakabilir misin rica etsem?"
Kaşları çatıldı. "Doğru, tek sap ben kaldım. Bırakırım tabii ki Merinos."
Deniz'in evine geldiğimizde kapıyı çalıp beni yere indirdi. Saçı başı dağılmış Deniz açtı kapıyı.
Yalım el sallayıp ellerini cebine atarak eve yürümeye başladığında ne yapacağımı bilemeyerek bir süre sırtını ve kızıl saçlarını izledim.
"Geçmeyeceksen kapatıyorum kapıyı."
Deniz evin içine yürüdüğünde yutkundum. Niye bu kadar kızmıştı ki şimdi?
İçeri yürüdüğümde kahve kokusu doldu burnuma. Koltuğa çökmüştü. Elindeki fincanı bana uzattı.
"Kendine gelirsin biraz."
Teşekkür cümlesi mırıldanarak fincanı aldım. Tam yanında oturuyordum.
"Çok mu kızdın?"
Cevap gelmediğinde gülmemek için dudağımı dişledim. İlk defa böyle bir durum yaşıyordum ve komik gelmişti. Uzun bir süre nefes alışverişlerini dinledim. O benimkini duymasın diye ağzımdan nefes alıyordum. Garip bir ortamdı.
"Kızmadım. Endişelendim."
"Savaşın ortasındayız, endişen yersiz. Bitene kadar göz ardı etmelisin."
"Ben sizi savaşa göndermedim Ayda. Kurtarmaya gittiniz."
"Bana sesini yükseltme."
"Aptalca hareketler yapma yükseltmem."
İçmediğim kahveyi masaya bıraktım sertçe. Ruhlar tarafından kovalandığım yetmiyor bir de azar yiyorum.
Deniz ayağa kalktı. "Nereye?"
"Yatacağım."
Beni koltukta mı yatıracaktı gerçekten? Homurdandım. Hiç takmadan merdivenleri çıkmaya başlamıştı.
"Ayda?"
"Ne var?"
"Sabır, gelsene salak yukarı."
Şimdi anlamıştım. Yine de sinir etmişti beni.
"Ben şimdi yatmayacağım."
Deniz'in yeri döven adımları gittikçe yaklaşıyordu. Yanıma gelip beni kucakladığında bağırdım. "Yatmayacağım diyorum."
"Ben yatacağım ve kokuna ihtiyacım var. Özür niyetine birazcık erken yatarsın. Bir şey olmaz."
Kalçasıyla bakışırken gülümsedim. Sırtına atmıştı.
Merdivenleri çıkıp yatak odasına geldiğimizde beni yatağa bıraktı. Annesinin işini bitirmesini bekleyen küçük çocuklar gibiydim şu an. Tişörtünü çıkarıp pantolonundan kurtulmasını izledim. Bana dönünce kaşlarını çatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEH-RU
FantasySığamıyorduk. Mutantlar olarak biz bu hayata sığamıyorduk. Sığdıramıyorlardı. Öfkeliydim. Öfkem bizi barındıramayan dünyaya değildi. Dünya tüm ihtişamıyla her gün dönmeye devam ediyordu. Güneş açıyordu. Öfkem insanlara da değildi, hayır. Benim öfke...