"Hangi salağın telefonu bu ya?"
Yalım mırıldanarak başladığı cümleyi bağırarak bitirmişti. Aramızdan bir salak telefonunu sessize almayı unutmuştu ve 4 veya 5.çalışıydı bu. Yalım doğrulup örtüyü kaldırdı. Telefon burada bir yerdeydi.
Telefonu çıkarıp elinde salladı. "Bu kimin?"
Anlaşılan o salak bendim. Elimi uzatıp telefonumu aldım. Yeni uyandığım için ekrana bakarken gözlerim yanıyordu. Parlaklığı kısıp kimin aradığına baktım.
"Sıçtık."
"Ne olmuş?"
"Deniz aramış 18 kez."
Kilidi açıp mesajlara baktım.
Anlaşılan uyudun, sabah konuşalım mümkünse.
Neredesiniz?
Eğer gezmeye çıktıysanız haber vermeden beni bu kadar endişendirdiğiniz için kızacağım.
Gerçekten delireceğim.
Taşıdığınız telefonları sikeyim.
"Hemen Meva'ya dönsek iyi olur. Neden kimse alarm kurmadı ki?"
Pars ayaklanıp tişörtünü giydi. Ben de yerimden kalkmıştım. Göle gidip elimi yüzümü yıkadığımda ayıldığımı hissettim.
"Araba ne olacak?"
"Kalsın burada. Benim zaten."
Yalım'ın arabası olduğunu yeni öğreniyordum. Arabayı kitlediğinde Pars sırayla hepimizi götürmeye başladı. İlk beni götürmüştü. Pars geri döndüğünde içeri adımladım. Acaba Deniz neredeydi?
"Deniz?"
Yemekhaneye de baktığımda burada olmadığını sanıp çıkıyordum ki ayakkabısını gördüm. Duvara çökmüştü.Dizlerini kendine çekmişti. Ruhsuz bir şekilde dirsekleri dizlerinin üstündeyken kollarını tamamen uzatmış ve parmaklarının arasında dönen telefonu izliyordu. Gözleri kıpkırmızıydı. Hiç uyumamış olmalıydı. İçim sızladı onu böyle görünce.
Yanına yaklaştım. "Deniz, iyi misin?"
Karşısına oturduğumda gözleri bana döndü. Gözünü kırpmadan yüzüme bakıyordu. Açıklama beklediğini düşünerek boğazımı temizledim.
"Buradan gitmeden sıradan insanlar gibi eğlenmek istemiştik, sen uyuyordun. Sabah olmadan dönecektik ama uyuyakalmışız. Endişelendirmek istemezdik."
Gülümsedi hafifçe. Buruk bir gülümsemeydi bu.
"Bir şey demeyecek misin?"
Gülümsemesi büyüdü. Hatta gülmeye başladı. "Sen giderken bir şey dedin mi?"
Mırıldandım. "Özür dileriz."
Aniden ayağa kalktı. "Bıktım lan şımarık tavrınızdan! Ben tüm gece size bir şey oldu sanıp kendimi suçlarken siz uyuyakaldınız ha?"
O ayağa kalkınca kapıda bekleyen diğerlerini gördü. Yalım ve Eliz sessizdi. Pars sakince konuştu.
"Kusura bakma dostum."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEH-RU
FantasySığamıyorduk. Mutantlar olarak biz bu hayata sığamıyorduk. Sığdıramıyorlardı. Öfkeliydim. Öfkem bizi barındıramayan dünyaya değildi. Dünya tüm ihtişamıyla her gün dönmeye devam ediyordu. Güneş açıyordu. Öfkem insanlara da değildi, hayır. Benim öfke...