Burası yaz ayında olmamıza rağmen çok soğuktu. Ülkenin doğu kısmına gelmiştik. Ellerimi birbirine sürttüm. Nefesimi avuç içlerime üflesem de nafileydi. Çok soğuktu. Pars ve Yalım keşif için gitmişti. Neredeler, kaç kişiler öğrenip geleceklerdi.
Ateş sesleri susmuyordu. Hava renklenmişti makinelerden çıkan anlık ışıkla. Kulağım seslere alışmıştı.
Birinin yanıma geldiğini fark ettim. Kafamı kaldırıp bakmama gerek yoktu. Bana baktığı zaman bile karıncalanan bir vücudum vardı.
Ellerimi ellerine aldığında yüzüne bakmadım. Ellerine bakıyordum ne yapmak istediğini anlamak istercesine.
Ona bakmadığımdan olacak ki hiç bir şey yapmadı. Bıkkınlıkla yüzüne baktım. Göz kırptı. Elimi çekmeye yeltendiğimde gözleri parladı. Elime sıcak sudan bir kalkan yapmıştı.
Güldüm. "Teşekkürler."
"Karşılıksız iş yapmıyorum. Şu iş bitsin isteğimi söyleyeceğim."
Ne isteyeceğini sorup atarlanacakken duraksadım. Benim bu pislikle konuşmamam gerekiyordu. Suratım düz bir ifade alırken önüme döndüm. İç çekip yerine gitmişti.
Eliz koluma girip beni geri çektiğinde yalpaladım.
"Ben bir şey yaptım."
Kaşlarımı çattım. Savaşa girecektik az sonra, sırası mıydı?
"Eliz, bebeğim savaşa giri-"
"Pars'ı öptüm."
"NE?"
Bağırdığımda herkes bana dönmüştü. "Sessiz ol, yerimizi bilmelerine gerek yok."
Özür cümlesi mırıldanıp Eliz'e döndüm. "O ne dedi?"
Eliz'in suratı düştü. "Bunun yanlış olduğunu ve bizim arkadaş olduğumuzu söyledi. Bence naz yapıyor ya."
Eliz'in kafasına vurdum. "Düzgün anlat şunu."
Eliyle kafasını ovuşturduktan sonra konuşmaya başladı. "Biz şimdi kağıtta yazan kadının yanına gitmişiz, kadın da genç böyle Pars'a sulanıyor. Çok sinir oldum çünkü Pars kadın kabul etsin diye bildiğin flört etti."
O anlar aklına gelmiş gibi kaşlarını çatmıştı. "Neyse biz çıktık evden, geri döneceğiz tam. Durdurdum. Yükseldim öptüm ya. Bir kaç saniye kaldık öyle. Kendine gelemedi sanırım. Sonra beni uzaklaştırdı kendinden, arkadaş olduğumuzu falan söyledi. Tüm yol utanıp bakamadı bana."
Dudaklarını büzdü. "Dudaklarımı yıkamayacağım."
Koluna vurdum tekrardan. "Umarım bu öpücük onun kafasını karıştırır. Sevdiği kız kimse eğer onunla olamayacağı belli. Şimdiye kadar olurdu bir şeyler yoksa."
Bakışları hüzünlendi. "Haklısın."
Vücudum karıncalandı, kalbim hızla çarpmaya başladı. Deniz'in baktığına emindim. Ona bakmamaya çalıştım.
Pars ve Yalım geldi.
"Bizim askerler 300 kişi sadece. Karşıda geride olanlarla beraber 40 bin kişi var. Hükümet ölüme yollamış askerleri. Büyük ihtimalle şehirdeki masumlar ölecek, sonra saldırı püskürtülecek."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEH-RU
FantastikSığamıyorduk. Mutantlar olarak biz bu hayata sığamıyorduk. Sığdıramıyorlardı. Öfkeliydim. Öfkem bizi barındıramayan dünyaya değildi. Dünya tüm ihtişamıyla her gün dönmeye devam ediyordu. Güneş açıyordu. Öfkem insanlara da değildi, hayır. Benim öfke...