''Pars!''
''Yalım!''
İki adam birbirlerine sarılırken biz garip bir şekilde onlara bakıyorduk. Pars sırıtarak geri çekildi. ''Hiç değişmemişsin Ateş Kasık!''
Pars inleyerek elini çekse de gülüşü yüzünden silinmemişti. ''Kaç defa diyeceğim bana böyle seslenmemeni oğlum?''
Pars omuz silkti. Çok mutlu olmuştu. Elini çaktırmadan pantolonunu bastırmıştı. Yalım yakmış olmalıydı. Eliz konuştu.
''Ateş kasık ne demek oluyor?''
Pars'ın gülüşü genişlerken cevapladı. ''Kasık kılı kırmızı demek ol-''
Yalım, Pars'ın karnına ufak bir yumruk atarak sözünü kesti arkadaşının. ''Ne zamandan beri tanışıyorsunuz siz?''
Ben sormuştum bu soruyu. Yalım omuz silkti. ''8 yaşımızdan beri galiba.''
Deniz sessizliğini bozdu en sonunda. ''Pars, taşınma işine devam etmen gerekiyor. Yalım'ı yerleştiririz bir yere zaten. Gidelim artık şuralardan.''
Pars ciddiyetle kafa sallarken Deniz'i düzeltme ihtiyacı duydu.
''Yalım değil, Ateş Kasık.''
Yalım iç çekerken Pars ben ve Eliz'e dönüp göz kırpıp gözden kaybolmuştu.
''Yavşak herif.'' Yalım mırıldansa da ben duymuştum.
Deniz bana döndü. ''Eliz ve Yalım'ı yerleştir bir yere.''
Arkasını dönüp giderken bize bakmadan tekrar konuştu. ''Yonca artık senin odanda değil, bilgin olsun.''
İyi olmuştu onun gitmesi. Eliz bana dönüp onu direkt kendi odama yerleştirmemi istemişti. Eliz'i kendi odama götürürken Yalım da bizi takip ediyordu. Bizim odamızın çaprazında kalan odaya da onu yerleştirmiştim.
Şimdi de oturma salonunda oturuyorduk.
''Ne yapıyorsunuz siz burada?''
Ulaş'ın bana aktardıklarını eksiksiz bir şekilde onlara anlattım. Taşınıyor oluşumuzu da söylemiştim.
Eliz, Yalım'a döndü.
''Anlat bakalım Ateş Kasık, nerelerden geldin?''
Yalım hafifçe bozulmuştu yine de anlatmaya başladı. ''8 yaşında evlatlık alındım. Pars'la o zaman tanıştık. Komşumuzdu. 14 yaşıma kadar da beraberdik sonra ben ayrılmak durumunda kaldım.''
''Neden?''
Yalım üzgün bir şekilde gülümsedi. ''Ergenliğe girdiğimde, gücüm açığa çıktığında ufak kazalar oldu.''
Ben sessiz bir şekilde onları dinliyordum. Eliz, Yalım'ın başından geçeni anlamış gibiydi.
''Ailen mi?''
Yalım başını salladı.
Güçlerimizin bu şekilde patlak vermesi çok kötüydü. Karşımdaki adam istemeden ailesini öldürmüştü. Suçluluk duygusuyla nasıl baş edebilmişti acaba?
Eliz neşeli bir ses tonuyla konuştu. ''Boş ver bu can sıkıcı konuları. Pars'ın küçüklüğünü anlatsana bana.''
Yalım'ın kaşları havalandı. ''Neden soruyorsun, yoksa-''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEH-RU
FantasySığamıyorduk. Mutantlar olarak biz bu hayata sığamıyorduk. Sığdıramıyorlardı. Öfkeliydim. Öfkem bizi barındıramayan dünyaya değildi. Dünya tüm ihtişamıyla her gün dönmeye devam ediyordu. Güneş açıyordu. Öfkem insanlara da değildi, hayır. Benim öfke...