Bir kez daha yere serilince öfkeyle bağırdım.
"Neden güç kullanamıyormuşuz? Dayak yiyorum resmen. Bu dövüş değil. Dövüş çift taraflı olur. Bu tek kişilik dövüş. Hedef tahtası gibiyim."
Yalım'ın gülmekten nefesi kesilmişti. Teoman'la antrenman yapıyorduk. Teoman dövüş sanatlarında ustalaşmış birisiydi ve kazananlar tatile çıktığında antrenman yapmaya karar vermiştik. Yaman abi o yenilgiden ders çıkarmamız gerektiğini, güçlerimiz kadar aklımıza da güvenmemiz gerektiğini söylemişti.
"Ne gülüyorsun?" Öfkeyle soludum. "Kolaysa sen gel hadi."
Yalım gülmekten konuşamıyordu. Teoman elini uzatınca göz devirip elini tuttum. Her yerim ağrıyordu ve Eliz yoktu.
Neredesin canım arkadaşım? Meğer ne kıymetliymiş senin gücün.
"Ben pes ediyorum. Gücümü kullanamayacak hale gelirsem zaten dövüşemez halde olurum mantıken. Size iyi çalışmalar."
Onları sahada bırakarak kendimi bir ağacın altına attım. Gölge yerler cennetten bir sığınak gibiydi. Biraz kendime geldikten sonra denize girecektim. Belçin ve Baran orada olmalıydı. Onlarla dersimize daha 2 saat vardı, yüzüp derse giderdik.
Buradaki küçük çocukların öğretmeniydim artık. Onlara matematik, türkçe ve sosyal bilgiler dersi veriyordum. Birazcık daha büyüdüklerinde fen bilgisi dersi de verecektim.
Üniversite yerleştirme sınavına gireli 4 yıl olmuştu sadece, çoğu şey aklımdaydı. Eminim onlara anlatırken hatırlamadığım yerleri de hatırlardım. Ders vermek çok eğlenceliydi. Yalım koşarak bana geldi.
Bilerek sesini yükseltip bağırdı.
"Evet sevgilim! Anla artık. Bir tek sen varsın."
Gülmemek için yanaklarımı dişledim. "Gitti mi?" Korkuyla fısıldamıştı. Çaktırmadan omzunun arkasına, o kıza baktım. Göz devirip gitmişti.
Yalım'ın o gün dans ettiği kızla işi yatakta bitecekti. Kızın sevgilisi vardı ve onlar sevişirken yanlışlıkla dolaptan düşmüş. Yalım özür dileyerek bilmediğini söylerken çocuk sorun olmadığını ve devam etmesini söylemiş.
Meğersem ikisi de böyle haz alıyormuş. Yalım bunu anlar anlamaz odadan kaçmıştı. Çocuklar da onun peşindeydi şimdi de.
"Gitti."
Yalım dudak büktü. "Saygım var isteyen istediğini yapsın ama ben istemiyorum. İğrenç geliyor bana. Peşimde koşuyorlar bir de yapmam için. Bak tüylerim ürperdi yine."
Kendine gelmek için silkelendi. Gülüşümü tutmamıştım bu defa. "O kadar iyilik yapıyorum. Beni denize taşırsın artık."
Göz devirdi. "Kendin gidemiyor musun?"
İstemeyerek de olsa azıcık sesim yükseldi. "17 defa yere kapaklansaydın sen de kendin gidemeyecek halde olurdun."
Güldü. "Tamam, gel hadi."
Beni kucakladığında kucağında yayıldım. Bazen erkek arkadaşlarınızın olması aşırı işinize yarıyordu. Güney kısmına geçtikçe koşmaya başladı. "Suya atma beni sakın."
Kafa salladı. Suya yaklaştığımızda dizimdeki eli sıkılaştı.
"Yalım senin be-"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEH-RU
FantasySığamıyorduk. Mutantlar olarak biz bu hayata sığamıyorduk. Sığdıramıyorlardı. Öfkeliydim. Öfkem bizi barındıramayan dünyaya değildi. Dünya tüm ihtişamıyla her gün dönmeye devam ediyordu. Güneş açıyordu. Öfkem insanlara da değildi, hayır. Benim öfke...