"Susun."
Pars herkesi sustururken Eliz, Deniz'in bırakmadığı elime bakarak omzumu dürtüp kaş göz yapıyordu sürekli gülerek.
Ona dönüp fısıldadım. "Sus ya."
Ağzına görünmez bir fermuar çekerken gülmemek için yanaklarını ısırdığını çökmüş yüzünden anladım. İç çektim.
Aniden masada dediği şeyi hatırladım.
"Eliz."
Bana döndü. Konuşmuyordu, ne var dercesine yüzünü salladı.
"Antrenmanda ne oldu da bekliyordum dedin?"
Omuz silkti. Boşta kalan elimle Eliz'i dürttüğümde hareketlenmiş olmalıyım ki Deniz baş parmağıyla elimi okşadı bana dönmeden. Daha sakin olmaya çalışarak Eliz'i dürttüm.
"Konuşsana ya."
Fısıldamaya başladı o da. "Konuşma demedin mi demin, işine gelince konuşturuyorsun sende. Başka bir şey sorsan konuşmazdım ama nasıl içimde tuttuğumu bir bilsen, sonunda anlayabileceğim."
Sabırla gereksiz uzun cümlesini bitirmesini beklerken yanaklarımı dişliyordum artık.
Dişlerimi sıkarken gülümseyip konuşmaya başladım. "Hadi güzelim, anlat artık."
Eliz hevesle öne yaklaştı. Arkasındaki Barın homurdanırken Pars kısa bir bakış atmış kaşlarını çatmıştı.
"Antrenman yaparken onlar sınırın gücünü anladıklarında Deniz seni acısız bayıltmalarını istedi. Yalçın gülüp niye falan demişti yanlış hatırlamıyorsam. Hiç bir şey demedi ama biz izleyenler ve o an Deniz'in yanında olanlar anladı."
Biçimli kaşlarını çatıldı. "Sana neden böyle davrandığını anlayamadım ilk başta. Kime sorsak sen ve Yalım'ı sevgili sandığından anlamaya başladım halini. Çok kıskanmış varoş herif."
Hülyalı bir şekilde birleşmiş ellerimize baktı. "Lütfen ya, lütfen."
Pars'tan bahsettiğini anladığımda güldüm.
Deniz'e karşı aşırı sevgi doluydum şu an. Sarıp sarmalamak istiyordum. Elimi elinden çektiğimde sorgulayan bakışlarıyla bana döndü. Ona doğru bir adım atıp önüne geçtim. Sırtımı göğsüne yaslayıp elleriyle beni sarmasını sağladım.
Başıma yasladığı ağzından çıkan boğuk gülüş kalbimin teklemesini sağladı.
Başımın üstünde hissettiğim öpücükle gözlerim kapandı.
Yer kavramını yitirmiştim. Kimin bize baktığı da umrumda değildi.
Derken bilgisayardan hafif cızırtılı bir ses yükselmeye başladı.
"İçeri geç, başkan seni bekliyor."
Pars heyecanla konuştu. "Cumhurbaşkanı değil mi?"
Yalım, Pars'ı uyarmak ister gibi kolun vurup sessiz olmasını sağlamıştı. Göz göze geldiğimizde gülümseyerek başını iki yana salladı.
Neden bilmiyorum ama vay çakal vay dediğini hissediyordum.
Gülümseyerek önüme döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEH-RU
FantasySığamıyorduk. Mutantlar olarak biz bu hayata sığamıyorduk. Sığdıramıyorlardı. Öfkeliydim. Öfkem bizi barındıramayan dünyaya değildi. Dünya tüm ihtişamıyla her gün dönmeye devam ediyordu. Güneş açıyordu. Öfkem insanlara da değildi, hayır. Benim öfke...