-Davet-
Kız her seferkinden daha cüretkâr bir elbise seçmişti. Bu, vücudunu göğüslerinden ayak bileklerine saran, transparan kumaşın üstünde yapraklar serpiştirilmiş, ipekten, kırmızı siyah bir elbiseydi. Aklında ise, ne çeşit bir elbise olacağını, tam olarak anlatabilmenin ve seçebilmenin mutluluğu olduğunu düşünebilirdiniz.
Oysa düşündüğü, kendisinin tam bir canavar olduğu idi. Kendisini böyle tanımlıyordu, tanıştırılırken neredeyse "Ben canavar, çok memnun oldum" diyesi geliyordu:
"Bu Rose, ve bu..."
" Splendens. Burada buluşmamız bir şans olmalı." derken, adam kızın elini tutup küçük bir öpücük verecekti bile.
"A evet, tanışıyorsunuz demek." diyen aralarından çekilmekte fazla zaman kaybetmeyecekti, zaten ikisi de onun gidişini fark etmeyecekti bile.
"Harika görünüyor." dediğinde adam gözlerini kızın vücudunda gezdiriyor gibiydi. Ve kız soracaktı:
"Elbise, evet hislerini anlıyorum." diye biraz daha tutku ve karmaşık, geçmişten gelen duyguyu hissederek kısacık cümlesi ile onu yanıtlayacaktı.
"Şu elbise..." dediğinde adam, kız cümlesini tamamlayacaktı:
"Bu, beni bir canavar yapan tek şey olabilir mi?"
Adam, siyah uzun saçlarını düzelterek etrafına şüphe ile bakarak:
"Beni tanıyorsun Rose, sen hep değerli... Neyse elbette bir canavar olmayı tercih edebilirsin. Yaşadıklarını nereden bilebilirim ki?"
Kız, onun içindeki korkuyu hissetmiş olacaktı ki:
"Merak etme, klanın hakkında konuşmayacağım."
Splendens, cesaretini toplayarak:
"Zaten, bu çağda kimse sana inanmaz sevgili Rose. Güzel parti, çağın müziklerinin tadını çıkartmalı. Unutmadan sen sadece bu çağda yaşıyordun ve geçip gitmeyi düşünüyor olmalısın. Şu kısacık zamanda ne kadar stil sahibi olduğunu düşünmedim de değil."
Rose, yanlarından geçen garsondan içkisini alıp, karanlık gölgeler gibi gözlere bakarak:
"Sanırım iltifat ediyorsun. Buna alışabilirim. Ama bu yüzyılda değil."
Adam gözlerindeki karanlığı örtmek istercesine, yüzünü parıltılı ışıklara dönerek:
"Rose, yakın zamanda görüşmek üzere." diyerek ani bir hareketle, kızın yanağı ile çenesi arasında parmaklarının ucunu gezdirecekti. Gülümseyerek soğuk ellere karşılık veren Rose, gecenin devam ettiğinin farkında, diğer konukların arasına karışacaktı.
-Canavar-
Aklından çıkmayan bir şeyler vardı. Ne çeşit bir dünyaydı bu ki canavarlar, fark edilmeden etrafta dolaşıyordu. İpek elbiseyi çıkartıp mayosunu ve bornozunu giyerken, yaz gecesinin güzelliğini bile düşünemiyordu. Tek düşündüğü kendisinin bir canavar olduğu idi. Ve bunun görünen sebebi şu ipek elbise olmalıydı.
İpek elbiseyi alalı, bir iki gün geçmişti ve bu onu sarıp sarmalayan ince kumaş, katil olduğu duygusunu veren en önemli şey olmalıydı. Öyleyse ne diye o elbiseyi almıştı ki.
Gece evinde devam ediyordu, tek başına kendini sorgulayarak. Splendens ile karşılaşmış olması tam bir rastlantı olamazdı. İstemsizce, kendi kendine duyabileceği bir sesle:
"Klanı buraya yerleşmiş olabilir mi? Canavarlar."
Eninde sonunda, kendisinin de bu canavarlardan olacağı fikri, aklına düşmüş olacaktı. Bu karşılaşma her şeyi açıklıyordu. Şimdi o elbiseyi, bir canavar gibi almış olmasının sebebi ortaya çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayali Sevgiliye Mektuplar
RomanceBu yazın, bu yazın bir başka... Bir araya gelmelerinin tek sebebi sevgi, hala bu satırları yazabiliyorsam gerçekti... Ve sevgi... Ve sevgi öyle bir şeydi ki, sevildiğini bilmek... Dünyalara bedel her şeyden öte... Sayfalarıma bekliyorum. Güzel bir g...