Avusturya Alplerinde güneşli bir kış günü... Kar yağışı günler boyunca sürmüş, yüksekten alçağa her yer bembeyaz olmuştu. Yine de dağ kulübesine ulaşabilen biri vardı. Kapı gıcırdayarak açılacaktı. İçeriyi aydınlatmak ve elektrik sağlamak için jeneratörü devreye sokmuştu bu konuk. Kapıyı ardından kapatarak kilitleyecek sırtını kapıya dayayarak nefes alacaktı. Tek duyulan nefes sesi ve o da ne sonu gelmiş bir plağı döndüren pikap...
Konuk, "Aynı tarif edildiği gibi" diyebilecekti. Bununla ne kastettiği anlatılacak ancak şimdi kulübenin içini biraz gezelim. İki büyük oda ve küçük bir salondan oluşan konforlu sayılabilecek ancak eşyaları sanki yüzyıllar öncesinden kalma olan bir Alp evi. Duvarda asılı olan plaklar, altın yaldızlı nota kâğıtları... Pikaptan gelen ses hala devam etmekte...
Ve iç taraftaki salona geçtiğinde inanılmaz güzellikte, parıldayan yarı örtülü bir piyano konuğa merhaba diyecekti. Burada böylesine bir şey, tam anlatıldığı gibi, tam efsanesinde sözü edildiği gibi...
Notaların yazılıp çizildiği, etrafta derli toplu denebilecek şekilde bulunan beyaz nota kâğıtları... Bir tanesine çekinerek dokunuyor konuk, "Eski olmalı, çok eski..." diye kendini inandırıyor. Köşede bir keman ve yayı... Rahat bir koltuk ilişiyor gözüne konuğun, güneşin yerlerdeki kardan ve her yerdeki yansımalarının boydan boya cam olan arka verandaya açılan duvardan içeriye girmesi ile burası tarifi zor bir huzur, gizlilik, yeniden başlama, bitirme ve yüceliğin salonu...
Müzik: Beethoven - Moonlight Sonata for Piano & Orchestra
-
Dakikalar sonra kendine geldiğinde iç odadaki pikabın başında bulacaktı kendini, takılı olan plağın etiketine bakacaktı önce "Beethoven - Symphony No. 3 in E flat major (Op. 55) Eroica Berliner Philharmoniker" içinde bir şeyler cız edecekti, nasıl olur da orada yalnız başına...
Pikabın kolunu tuttu ve iğneyi, plağın ilk izine yerleştirdi. Yine salona geçti konuk. Ve müzik başlamıştı. Onu kendinden uzaklaştıran ve tekrar kendini uzun bir geziden sonra bulduracak olan müzik serüveni gibiydi bu.
Yine aynı koltuğa geçmiş güneşin tadını çıkartıyordu. Kim bilir kimler o koltukta oturmuş, zamanını Beethoven'a ayırmıştı. Belki Beethoven'ın kendisi bile. Aklından bu çılgınca fikri atamıyordu. Gece için odunları hazır bir şömine bile vardı. Belki kimse yıllardır uğramamıştı ama işte oradaydı.
Gözüne ilişen bir başka nota kâğıdı grubuna bakacaktı "Piano Sonate No.14 in C-sharp minör, Op.27 No.2" başlığı altındaki notaları tanıdı "Ay Işığı Sonatı" deyiverecekti. Tekrar camdan dışarıdaki dünyaya baktı, o anın huzurunu bozabilecek tek bir şey olmamalıydı.
Müzik: Beethoven - Symphony No. 3 in E flat major (Op. 55) Eroica Berliner Philharmoniker
Bana fısıldıyorsun, yıllar öncesinden, sen bir hayal olmalısın, sevgili, gözlerimi kapattığımda bile görebileceğim, dokunuşunu hissedip hatta fısıltıların anlamını bile bilebileceğim. Çünkü sen, hayali sevgili...
Ay Işığı Sonatı:
Şimdi rüya
Elbette sendin güneşin ışıklarının tatlı dokunuşu, senin ellerinden... Derinden hissettiğim müziğin bir satırının bile büyüleyiciliği, senin dudaklarından... Senin dokunuşun, senin büyüleyiciliğin... Fısıldaman... Parıldayıp, zamanın sonuna kadar beni seveceğini söylemen... Rüya...
O salonda ben bir konuk iken güneş bir konuk iken, müzik sonsuza kadar senin gibi sevgiyi anlatırken, aşkın en güzel melodisi kulaklarımdan gitmezken, sen hayali sevgili bunu bilerek yaptın öyle değil mi? Aşkının sınırları olmadığını Beethoven'la anlatmak için, bugünü seçtin...
Öyleyse aşkın olsun, sevgili olsun ve unutamadığım bir dost gibi olan müzik olsun... Beethoven'ın bize armağanı olsun bu güneş, bu kar, bu ev, seni tekrar bulduğum, Ooo sakın bir daha gideceğini söyleme ve kalbimin parçalarını bir arada tutan her ne ise onu benden alayım deme: Aşkını. Sevgili.
-
Sanki her şey gerçek gibi
Öylesine bir müzik ki tüm ruhumla bir boşluğa atılıyorum, hiçliğin ortasında tek tek gelen notalar beni varlığa sürüklüyor, bana yol gösteriyor, bazen acı çekmek nedir anlatacakmış gibi yapıp tekrar boşluğa atıyor insanı.
Ve tekrar tekrar büyüleyip notaları takip ettiriyor, sanki her şeyin kaynağı tek bir yermiş gibi, belki bir piyano belki onu çalan parmaklar... Ooo ellerim var benim, sevgi ile sarabileceğim sevgiliyi... Sımsıkı tutup asla o müzik ile boşluğa tekrar atılmayacağım.
Bir başına uykuda belki de yalnız değilken, her seferinde sevgiliyi düşlerken... Ve şimdi bana söyle hoyrat çocukların gürültüsünden, vurdumduymazlığından, bencilliğinden kurtaracak mısın beni? Sanki her şey gerçek gibi...
Müzik: Immortal Beloved - ''Moonlight sonata'' No 2op. 27
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayali Sevgiliye Mektuplar
RomanceBu yazın, bu yazın bir başka... Bir araya gelmelerinin tek sebebi sevgi, hala bu satırları yazabiliyorsam gerçekti... Ve sevgi... Ve sevgi öyle bir şeydi ki, sevildiğini bilmek... Dünyalara bedel her şeyden öte... Sayfalarıma bekliyorum. Güzel bir g...