Nessa Barrett - La Di Die
Bu bölüm diğerlerine göre daha uzun oldu. Lütfen bölümler kısa demeyin artık...
Keyifli okumalar, yorumlarınızı eksik etmeyin. ❤️
* * * * * *
Elimi tokat atmak için havaya kaldırdım. Söylediği yalanlar, bana kurduğu tuzaklar kaç gün daha devam edecekti? Bu oyunu ne zamana kadar sürdürmek istiyordu?
Bana güvenmesi gerektiğini söyleyip duruyordu. Ama kendi güvensiz olduğunu her şekilde hissettiriyordu.
Tokat atıp karşısında kendimi haksız düşürmek istemediğim için havada asılı duran elimi yumruk yaptım. Kısa bakışmanın ardından, dövmeli eliyle yumruğumu kavradı. Gözlerinden dehşet saçmasını bekliyordum. Aksine bakışlarında zevk vardı. Yaptığım hareket hoşuna gitmiş gibiydi. Ona karşı koyduğum zamanlar mutlu gözüküyordu.
Elimi aşağı doğru indirirken “Şş, sakin ol.” dedi. Yüzümün şu an sinirden kıpkırmızı olduğuna emindim. Tüm hareketlerimi dalgaya alıyordu. Karşında küçük çocuktan farksızdım.
Kendimden emin attığım her adımın altında yıkılmaya hazır tuzaklar vardı. Hepsini gözlerden ırak göremeyeceğim şekilde dizayn etmişti. Kedi fare oyununa hapsolmuştum. Ne dese yapmak zorundaydım. Bir adım öne geçtim derken attığım adım beni en dibe çekiyordu. Bundan sonra daha dikkatli olmalıydım. Yaptığı her iyiliğin ve kötülüğün altında bir sebep aramalıydım. Bu dünyada en temel kurallardan biri, kimseye güvenmememiz gerektiğiydi. Özellikle de karşımda Egemen gibi zorlu biri varsa kesinlikle yaptığı her harekete dikkat etmeli sunduğu tüm güvenilir davranışlardan uzak durmalıydım.
“Sara.” dedi, mutlu sesiyle.
Düşüncelerimden uzaklaşıp âna geri döndüm. Bedenim bu oyunları kaldıramadığı için verecek tepki de ortaya koyamıyordu. En kötü duruma bile anlayışla karşılık vereceğim bir hâle bürünme yolunda ilerliyordum.
“Sana sadece tek bir şey söyleyeceğim.” dedim, sakince.
“Dinliyorum.”
“Bir gün beni mumla arayacaksın ama,”
Elimi yukarı kaldırıp güneşi işaret ettim.
“Benim gecemi aydınlatan muma değil günümü aydınlatan güneşe ihtiyacım olacak.” Sürekli yaptığı gibi arkasını dönüp beni ciddiye almayacağını düşündüm. Ama yanıldım.
Bir süre sadece yüzümü inceledi. Ardından elini uzatıp parmağını saçımdan geçirdi. Bir süre saçlarımı inceledi. Sonrasında bakışları dudaklarıma kaydı.
“Çetin de böyle yapmıştı, değil mi?” derken, saçımın bir tutamını parmağına doluyordu. Yaptığı hareketler karşısında nefesimi kontrol altına almaya çalıştım.
Konuyu değiştiği için kaşlarımı çattım. “Çetin’le konumuzun ne alakası var?” dediğimde, otopark alanına beyaz renkli bir araba girdi. Hemen yanımızda duran araba dikkatimi dağıtsa da kulağım hâlâ Egemen’deydi.
“Elini boynunda gezdirdi,” Parmakları saçımdan hızla boynuma geçti. İki parmağı ile boynumu yavaşça okşadı. Tüylerim diken diken oldu. Yaptığı hareketler bedenimde farklı hisler bırakıyordu. Çetin de duyduğum iğrenç duygudan ziyade tatmin edici his kaplıyordu her bir kıvrımımı. Bu kısa sürede bedenimi etkisi altına alması hiç iyi değildi.
“Ardından kokunu içine çekti.” Adımlarıyla yanıma iyice yaklaştığı sırada arabadan iki kişi indi. Biri kadın diğeriyse erkekti. Egemen onları umursamayıp ortamda tekmişiz gibi boynuma doğru eğildi. Kokumu içine çekti. Yaptığı hareketle dönüp bize baktılar. Gerginliğim yüzünden olduğum yerde kaskatı kesilmiştim. Ne geri gidebiliyordum ne de elimi kaldırıp göğsünden geriye itebiliyordum.