Merhaba, eskisi kadar çok bekletmeden bölümleri atmaya çalışıyorum. Lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayın.Keyifli okumalar diliyorum canlarım.
******
mor ve ötesi - küçük sevgilim
******Nilay'ın karnı ağrıdığı için oyunu yarıda bırakmak zorunda kalmıştık. Odamıza çıkar çıkmaz yatağa geçtim. Sevgilim yanıma kıvrılıp uyurken ben de boş hayallere kapıldım. Yeniden Sara ile beraber olduğum hayalleri düşünüp durdum.
******
"Bunu mu arıyorsun?" Uzanıp üst rafta olan krem peyniri elime aldım. Sara beni gördüğü için şaşırmıştı.
"İstemem, sağ ol." deyip yan reyona doğru ilerledi. Kolunda ki sepete kahvaltılık bir şeyler dolduruyordu. Elimde ki peyniri sepetine fırlatıp, yanımda duran boş sepetlerden birini aldım.
"Salam sever misin?"
Uzanıp bir tane salam aldım. Yüzünü buruşturup reyondan zeytin aldığında aynısını yapıp ben de aldım. Salam ve zeytini sepete koyup yavaş yavaş ilerlemeye başladım.
"Canım bal kaymak istedi." Kendimle konuşuyormuş gibi yapıp birkaç marka arasından gözüme güzel gözüken bal kaymağı aldım. Şimdiden canım istemişti.
"Nilay'a vereyim hepsini. Odamızda güzel bir kahvaltı hazırlasın. Beraber, tek başımıza zevkli bir kahvaltı yapalım. En özelinden, unutulmayacak bir anı." Kendimle konuşmaya devam ederken bir yandan da sucuk ve yumurtaları sepete yerleştirdim. Odamızda mutfak olduğu için gayet güzel bir kahvaltı hazırlayabilirdik.
Aldığım bal kaymağın markasına gizlice bakan Sara'yı görmüyormuş gibi yaptım. Yavaş adımlarla gidip reyondan bal kaymağı aldı.
Sepetine koyduğunda gözüne az gelmiş olacak ki bir tane daha ekledi. Gülümseyip "Afiyet olsun. Çok aç olmalısın." dedim.
"Aslında gerçekten çok açım."
"Tabii canım, belli oluyor. Göbeğin yok olmuş."
İstemsizce elini karnına koyduğunda kahkaha attım.
"Ne oldu? Sevgilin Taner seni aç mı bırakıyor?"
"Aç falan değilim. Sayende iştahım kapandı."
Hızlıca yürüyüp uzaklaştı. Sonra koşarak geri döndü ve bir tane daha bal kaymak aldı. Yeniden ortadan kaybolduğunda, gittiği yöne doğru boş boş bakıp gülümsedim.
******
Spora yeniden başlayacakken salonda Taner'i gördüm. Hevesim kaçtığı için elimde salladığım havluyu boynuma dolayıp salondan çıktım. Bahçeye vardığımda boş boş etrafa bakındım. Nilay hâlâ hastaydı ve odada uyuyordu. İlaçlarını verip odadan çıkmıştım. Bolca uyuması ve dinlenmesi gerekiyordu.İleride ağacın köşesinde yere oturmuş Sara'yı görünce heyecanlandım. Yüzümde ki tepki değişmese de kalp atışlarım saniyesinde değişmişti. Uzaktan öyle hoş gözüküyordu ki, etkilenmemek elde değildi. Okuduğu kitaba doğru eğilmişti. Parmağını bir aşağı bir yukarı kaldırıp indiriyordu.
Kendime engel olmaya çalışsam da dayanamadım ve yanına gittim. Yere oturduğumda okuduğu kitabı kapatıp bana doğru döndü. Makyajını normale göre daha fazla yapmıştı. Dudakları kıpkırmızıydı.
Gözlerini hızlıca kırpıştırdı. Beni gördüğüne şaşırmış mıydı? Yoksa o da tıpkı benim hissettiğim gibi heyecanlanmış mıydı?
"Ne işin var burada?"
"Oturuyorum." Boynumda ki havluyu çıkarıp çimene koydum.
"Git başka yerde otur." Yeniden kitabını açıp kaldığı yeri bulmaya çalıştı. Uzanıp kaçıncı sayfada olduğuna baktım.
"48 sayfanın hepsini burada mı okudun?"
"Sana ne Egemen?"
"Kitap güzele benziyor. Konusu ne?"
Kahkaha atıp saçlarını geriye doğru attı. Boynuna ve kırmızı rujunu kusursuzca sürdüğü dolgun dudaklarına baktım. Çok güzeldi, gülüşü ise içimde tarif edemediğim duygular uyandırıyordu.
"Korku romanı bu. Sen okuma gece olduğunda korkarsın."
Dudaklarına baktığımı anladığında yüzü kızardı. Bakışlarımı yeniden kitaba çevirip derin bir nefes aldım.
Anlaşılan dalga geçmek istiyordu. Ben de onu sinir edecek en özel cümleyi seçtim.
"Korkmam. Aslında hiç sorun değil. Bu bahaneyle Nilay'a, yani sevgilime sarılıp uyurum."
"Aynen."
Moralini bozmak için yaptığım hamleler yavaş yavaş işe yarıyordu. Beni dolandırdığında onu şikayet etmemiştim. En başında ben de insanları dolandırıyordum. Aksine birbirimize bu kadar benzememiz beni ona daha çok çekiyordu. Güzelliği ise çok başkaydı. Etkilenmemek elde değildi.
Ben hayallere dalmış, sessizce otururken Sara konuşmaya başladı.
"Han nasıl? Tolga ve Akın?"
"Bilmiyorum. Ekip senden sonra dağıldı."
"Anladım."
"Han'ı mı özledin?"
"Ne alakası var, Egemen? Sadece merak ettim."
"Sana bir soru sormak istiyorum."
Soracağım soruyu aklımda evirip çevirdim. Sara, kitabını kapatıp tamamen bana doğru döndü.
"Neyse vazgeçtim." Ayağa kalkacağım sırada elini elimin üstüne koydu. Siyah ojeleri tenime değiyordu. Derin bir nefes alıp yüzüne dikkatlice baktım.
"Sor. Sonra git."
Duyacağım cevabı kaldırabilecek miydim emin değildim. Yine de bu ısrarına, elinin elimin üstünde olmasına dayanamadım.
"Eğer ekibin lideri Han olsaydı," derin bir nefes aldım. "Dolandırmak için onunla mı sevgili olurdun?"
Benimle değil de Han ile seviştiğini düşünmek istemiyordum. Dudaklarının birbirine değdiğini, elini tutup 'sevgilim' diye seslendiğini.
Bize çok yakın duran bir grup insan şarkı söylemeye başladı. Bakışlarımız aynı anda onlara doğru döndü. Gitar çalan oğlana ve ona eşlik eden gruba baktım. Şarkı, atmosferi tam olarak filmlerde ki gibi bir ortama çevirmişti. Ne kadar komik ve acıklı bir hikaye.
Sara'nın cevabı şarkı yüzünden kesildiği için mutlu olup, mırıldanarak şarkıya eşlik ettim.
"Benim küçük sevgilim
Sen bana neler yaptın"Gruptan bir kız sesini yükseltti ve yanında ki çocuğa sımsıkı sarıldı.
"Böldün parça parça
Onlar bilmez, onlar bilmez
Bakarlar yüzüme
Sanki yoksun gibi
Sanki yalanmışız gibi"Sara da benimle beraber kısık ama nahif ses tonu ile şarkıya eşlik etti. Elini, elimin üzerinden çekmişti. Bakışları üzerimde değilken gözümden düşen bir damla yaşı belli ettirmeden hızlıca sildim.
Benim küçük sevgilim
Sen bana neler yaptın
Kırdın defalarca
Onlar bilmez, onlar bilmez
Vururlar yüzüme
Sanki yoksun gibi
Sanki yalanmışız gibi"Rüzgar estikçe kokusu içime doldu. Şarkı sona erse de son cümleyi sesli bir şekilde tekrarladım.
"Sanki yalanmışız gibi."
"Yalan, bizi nasıl da güzel anlatıyor değil mi, Egemen?"