Dün gelen mesaj aklımı kurcalıyordu. 'Git burdan'. Kim neden böyle bir mesaj atsın diye düşünüp duruyordum. Önümde duran salatalıktan bir tane daha yedim. Nilay kahvaltısını bitirmiş çoktan fotoğraf çekmeye başlamıştı.
"Gülümse, sevgilim." dediğinde elimde ki çatalı bırakıp zorla gülümsedim. Yanıma iyice sokulup dudaklarını yanağıma değdirdi. Arka arkaya sıralı fotoğrafları çektikten sonra oflayıp telefonu kapattı.
"Yüzmek istiyorum. Hadi havuza gidelim."
Kafamı sallayıp önümde ki sandviçin son lokmasını da ağzıma attım ve ayağa kalktım. Karnım doymamıştı ama birkaç saat yediklerimle idare edebilirdim. Nilay şapkasını çantasına koyup elimi tuttu. Parmaklarını sıkıca kavrayıp sandalyeyi ittim ve adımlarını takip ettim.
Havuza vardığımızda güneş kremini çantasından çıkarıp sırtıma sürmeye başladı. Üzerim de tişört yoktu altımda ise sadece şort vardı. Sıcak havaya rağmen nedense tüylerimin diken diken olduğunu hissediyordum.
Aklıma yeniden mesaj geldi. Gitmemi isteyen biri vardı, Sara mıydı?
Sessizce, saçmalama Egemen, diye mırıldandım.
"Efendim aşkım? Bir şey mi dedin?"
Nilay kendimle konuştuğumu duymuş ama ne dediğimi anlamamıştı. Omzumu silkip biraz daha güneş kremi sürmesi için elimi uzattım. Kollarıma ve boynuma da sürmeye başladı. Anlaşılan tüm kutuyu bir günde bitirecektik.
"Bir şey yok. Şarkı söylüyordum." dedim. Dişlerini göstererek gülümsedi ve kendine de güneş kremi sürmeye başladı.
İşini bitirdiğinde kafasını sırtıma yasladı. Sadece dinlendiğini düşünüyordum ama kameranın sesini duyunca gözlerimi devirdim. Gerçekten tek hayatı sosyal medya olmuştu. Sesli konuştuğunda videosuna eşlik etmek zorunda kaldım.
"Kızlar, merhaba. Bakın yakışıklı sevgilimin sırtında dinleniyorum. Birazdan havuza gireceğiz ve orada dudaklarının tadına bakmak istiyorum."
Kamerayı bana doğru çevirdiğinde gülümsedim ve "Hadi havuza girelim, Nilay." dedim.
Anında kamerayı kapatıp ayağa kalktı.
Üzerinde ki fazlalıkları çıkarıp mayosu ile karşımda durdu. Elimi tuttuğunda havuza doğru ilerledik. Köşeye oturup beni de yanına çekti. Bacaklarımız suyun içindeydi ve yavaşça kayarak havuza girdi. Beni de aşağı doğru çekti. Üzerine düşmemek için kendimi yana doğru kaydırdım. Su bedenimin her yerine değdiğinde rahatladığımı hissettim.
Nilay bacaklarını bana doğru sarıp üzerime çıkmaya çalıştı. Dudaklarımız birleştiğinde öpüşüne karşılık vermeyi düşünmüyordum. Ama ıslak saçlarını kenara çektiğimde tam arkasında iri bir adamla yan yana olan ve kahkaha atan Sara'yı gördüm. Nilay'ın dudağını ısırıp öpmeye başladığımda sessizce inleyip kendini bana bastırdı.
"Seni çok seviyorum, Egemen." Ellerini saçımda gezdirirken gözlerim hâlâ Sara'nın üzerindeydi. Gülmeyi bırakmış dik dik bana bakıyordu. Yanakları yavaşça kızardı. Seni seviyorum... Ne kadar kolay söyleniyordu. Bir zamanlar Sara da beni seviyordu. Bir zamanlar...
Gözlerimi kapatıp yeniden Nilay'ı öptüm.
"Egemen, seni çok özledim." Sara'nın sesini duyar duymaz gözlerimi açtım. Nilay yerine kollarımda o vardı. Dudaklarımızı birleştirdi ve elini sırtımda gezdirdi. Onu hissetmeyi özlemiştim. Kokusu burnuma dolduğunda ruhum huzur buldu. Gülümsedim. "Seni çok özledim sevgilim." Cümlemi bitirir bitirmez dudaklarını boynuma doğru indirdi. Göğsüm hızlıca inip kalkarken Nilay'ın sesini duydum.
"Hey! Sana diyorum." Gözlerimi birkaç kez arka arkaya açıp kapattım. Karşımda duran Sara gitmişti. Daha doğrusu hiç gelmemişti. Kendime gelmek için kafamı suyun içine soktum. Yirmiye kadar sayıp yüzeye geri çıktım. Nilay boş gözlerle bana bakıyordu. Elimle ıslanan saçımı düzeltip "Efendim." dedim.
"Nereye daldın sen öyle?"
"Uykum var. Dalmadım." deyip geçiştirdim. Gözlerim havuzu hızlıca taradı. Sara ortalıkta yoktu. Acaba o görüntü de mi hayallerimden biriydi? Gerçekte burada değil miydi?
******
Nilay çoktan uyumuştu. Telefonu yastığın altından çıkarıp saate baktım. 2.41 i gösteriyordu. Yorgun olsam da yataktan çıkıp elimi yüzümü yıkadım. Acıkmıştım. Bu aralar fazla yemek yiyordum ve kaslarım yavaş yavaş kayboluyordu. Düzenli spor yapmayı bırakmıştım. En azında biraz yürüyüş yapmak iyi gelirdi. Zaten gözüme uyku da girmiyordu. Yatakta boş boş dönüp duruyordum.
Sara'nın yanında saçları hafif beyazlamış bir adam vardı. Sevgilisi miydi? Babası mıydı? Gerçekten de adı Sara mıydı? Kafamda binlerce soru vardı. Derin derin nefesler alıp otelin kartını ve cüzdanımı cebime koydum. Ardından telefonun ekranını açtım.
Gönderilen mesajı yeniden okuyup cevap verdim.
Egemen: Kimsin?
Mesajı gönderdiğimde anında görüldü oldu. Yazıyor işareti çıktığında çoktan kapıyı açıp odadan ayrılmıştım. Merdivenleri yavaş yavaş inerken telefondan gözümü ayıramıyordum.
bilinmeyen numara: Sara.
bilinmeyen numara: Beni bugün gördüğüne eminim, Egemen.
Bahçeye çıktığımda mesajı onuncu kez baştan okuyordum. Sara. Gerçekten oydu. Gördüğüm kişi oydu. Halüsinasyon görmemiştim. Gözlerim acıdığı için kapatıp uzun süre açmadım. Gözyaşlarının yavaş yavaş biriktiğini hissedebiliyordum. Ağlamanın zamanı değildi. Zorlukla yutkunup gözlerimi açtım.
Yanağıma düşen bir damlayı hızlıca silip mesajı yeniden okudum.
Egemen: Bu kadar yüzsüz müydün?
bilinmeyen numara: Anlamadım?
Egemen: Paramı çalıp, aşkımı çalıp gittikten sonra hâlâ bana mesaj atabilecek kadar yüzsüz müsün?
bilinmeyen numara: Evet. Oyuncuyum ben.
Egemen: Sahtekârsın. Daha fazla yazma bana. Karşıma da çıkıp durma. Rahatsız oluyorum. Seni her gördüğümde kusmak istiyorum.
bilinmeyen numara: Karşıma çıkıp duran sensin. Sen ve sevgilin. Defolun bu otelden.
Egemen: İstediğim otelde kalırım. Bunu sana mı soracağım?
Hem mesaj yazıp hem de yürümek zor olduğu için bahçede duran boş masalardan birini bulup sandalyeyi çektim ve oturdum. Işıklar hâlâ yanıyordu. Karavanda içecek satan adamı görünce elimi salladım. Hızlıca yanıma geldi.
"Su alabilir miyim?" dediğimde kafasını sallayıp koşarak uzaklaştı. Suyu getirdiğinde cebimde duran parayı uzattım.
"Üstü kalsın."
200 TL'yi gören adam şaşırmıştı. Teşekkür edip yanımdan uzaklaştı. Suyumu içip yeniden telefona döndüm.
bilinmeyen numara: Kalamazsın. Bu otel benim.
