31

33.2K 1.4K 1.7K
                                    

Her geçen bölüm kelime sayısını daha da çoğaltıyorun. Yakında bölümler daha uzun olacak.

Vaktim olmadığı için hızlı yazdım. Yazım yanlışları olabilir kusura bakmayın.

Keyifli okumalar ❤️

******

Kazağımın kol kısmını çekiştirip parmaklarımı içine soktum. Ellerim buz tutmuştu. Kucağımda ki yorgana sarılır şekilde yürümeye devam ettim. Ayağımın altında ki tırtıklı zemin her an düşüp yerle bir olacağımın garantisini veriyordu. Adımlarımı sağlama almak için yavaşladım.

Bilmediğim yolu dümdüz şekilde hiçbir yere sapmadan bir süre takip ettim. Karşıma çıkan birkaç evi es geçtim. Uzaktan bakıldığında oldukça eski gözüküyorlardı ve içlerinin boş olduğuna emindim. Yaklaşık yarım saat yürüdüm. Hava tam olarak kararmıştı ve sessizlik hakimdi. Etrafta hiç ışıklandırma yoktu. Gözlerim karanlığa alıştığı için yolu az çok görebiliyordum ama göz kapaklarım ağırlaşmaya başlamıştı ve odak noktamı kaybetmek üzereydim.

Egemen 2 kez aramıştı ama cevapsız bırakmıştım. Şimdi aramasının hiçbir önemi yoktu. Beni o soğuk yerde bırakıp gitmeden önce düşünmeliydi. Soğuktan donmam veya hasta olmam umurunda değildi. Hoş, olmaması da anlaşılabilir bir durumdu. Sonuçta onun için bir önem ifade etmiyordum.

Önüme ikiye ayrılan yol çıktığında duraksadım. Tam o sırada telefonum çaldı. Küçük yorganı sol kolumun altına alıp cebimden telefonumu çıkardım. Yüzüme yansıyan ışık gözlerimi kısmam için bağırıyordu. Kısık gözlerimle ekranda yazan ismi okumaya çalıştım. Egemen yeniden arıyordu. Üşüyen parmaklarımla aramayı cevapladım.

"Efendim." Dememle, yüksek sesi kulağımı tırmaladı.

"Bir saattir arıyorum! Neden açmıyorsun?" Bağırışına karşın sanki görebilecekmiş gibi yüzümü ekşittim.

"Yürümekle meşguldüm."

Telefonun diğer tarafından bir süre boş homurtular geldi. Anlam veremediğim için kaşlarımı çattım. Söylediklerinden sadece son söylediğini anlayabilmiştim. "Bela."

Kaşlarımı mümkünmüş gibi daha da çattım.

"Sen bana bela mı dedin?" Sorumdan hemen sonra ufak bir kahkaha duyuldu telefondan.

"Belasın." En büyük belanın kendisi olduğundan habersiz olması benim de gülmeme neden oldu. Dudaklarım gülümsemem bittiği anda yeniden somurtkan haline büründü.

"Seni ilk gördüğüm yerde, kafanda tek bir saç kalmayana kadar yolacağım ve kel kafanın güneşin altında bir domates gibi kızarmasını zevkle izleyeceğim." Egemen'e karşı olan sinirim, düşüncesizce konuşmama ve savurduğum bedduaların gülünç duruma düşmesine neden oluyordu. Bu adam ayarlarımla oynamak için elinden gelen her şeyi yapıyordu.

"Boş tehditlerin bittiyse nerede olduğunu söyle?" Konuşurken yürüdüğü arkadan gelen rüzgar ve hışırtı seslerinden anlaşılıyordu. Ben de olduğum yerde tam bir tur dönerek etrafıma göz attım. Karanlıktan dolayı tabela varsa bile göremiyordum!

İki ayrılmış yollardan birine girip herhangi bir tabela görme umuduyla ilerledim.

"Bilmiyorum. Etrafta tabela yok." derken gözlerim hâlâ boş alanda süzülüyordu.

"Telefondan konum at, Sara." Egemen'in emir veren ses tonunu umursamamaya gayret gösterdim. Konum atmak oldukça mantıklıydı ve benim aklıma neden daha önce gelmemişti, bilemiyordum. Soğuktan ve bugün yaşadığım adrenalinlerden dolayı bedenim ve beynim sistem dışı kalmış olmalıydı.

Dolandırıcı | Texting +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin