Bu aralar düzenli bölüm atamadığım için kitabın okunma sayısı artmıyor. Bölüme gelen yorumlar da azalıyor. Tanıdığınız veya kitabı okumasını istediğiniz insanları etiketlerseniz çok sevinirim.
Yorum yapmayı unutmayın, keyifli okumalar. ❤️
******
3 gün önce olanlar hâlâ hafızamda ilk andaki kadar tazeydi. Her anını, her göz temasını aklıma kazımıştım. Egemen’in gözlerinde ki şaşkınlığı, bana inanmak istemediğini ve eline fırsat geçtiğini belli eden yüz hatlarını unutamıyordum.
Kahverengi gözlerinden yansıyan, hayal kırıklığı adını benimsediği ama altında yatan gizli hislerini tahmin edebiliyordum. Mutluydu. Sonunda hata yaptığımı düşündüğü için mutluydu.
Bilgisayarın önünde klavyede ki tuşlara hızlıca basan ve bir şeyler yazan adama çevirdim gözlerimi. Boş düşüncelerimi bir an olsun unutma amaçlı sohbet kurmaya çalıştım.
“Mutlu görünüyorsun. Evden ayrıldığım için mi?”
Ekrandan başını kaldırıp bana baktı. Söylediğim cümleden sonra dudaklarında oluşan tebessümü gizleme gereği duymadı. Gülümsemesi, doğruca yeşil gözlerine yansıdı. Kafasını olumlu anlamda sallayıp yeniden bilgisayar ekranına döndü.
“Evet. Böylesi daha iyi oldu.”
“Sadece sen bana inanıyorsun.”
“Öyle mi olmuş?” Omuzlarını silkti ve önemsiz bir şeymiş gibi işine devam etti.
Tolga’nın dahi sırt döndüğü ve artık ekipte olmamı istemediği aklıma gelince yüzüm asıldı. Elimde ki ütülenmiş siyah gömleği Han’a doğru uzattım. Gülümseyerek elimden aldı ve dizlerinin üzerine bıraktı.
“Teşekkür ederim. Canını böyle şeyler için sıkma. Egemen’in seni uzun süre bırakacağını sanmıyorum.”
Yanında ki boşluğa oturdum.
“Neden öyle dedin?”
“Bunca şeyi boşa yapacak değil? Seni ekibin içine kadar soktu. Hafızanı silecek iksir bulmadığı sürece ekipte kalacaksın.”
“Ya istemezsem?”
“Ama istiyorsun.”
“Peki, ya istemezsem?”
“Umarım bir gün öyle bir şey olmaz.”
“Umarım olur.”
Kaşlarını hafif kalırdı. Yeşil gözlerini, yüzümde her hangi bir şey varmışta çözmeye çalışıyormuş gibi kusursuzca gezdirdi.
“Aklından neler geçiyor?” dediğinde gülümsedim. Tabii ki aklımda plan, daha doğrusu planlar vardı. Ama önceliğim Egemen’i yerle bir etmekti.
Üşüdüğüm için avuç içlerimi dizlerime sürttüm.
“Senin memnun kalacağın bir şeyler.”
“Ona ne şüphe.” Alayla kahkaha attı. Aynı şekilde ben de ona eşlik ettim. Gülüşlerimizin ardından gözlerim açık bıraktığı bilgisayar ekranına kaydı. Mesajlaştığı kişinin ismini okuyunca yüzümde ki tebessüm aniden soldu.
“Ne diyor?”
Egemen diye kayıtlı isime bakmamaya çalıştım. Onu düşündüğüm her an, beni ne kadar umursamadığının farkına daha çok varıyordum. Kendini akıllı sanması da ayrı bir saçmalıktı. Ona kurulan veya kurulmak üzere olan tuzakların farkında değildi. En önemli tuzaklardan biri Çetin’in yolladığı adamın ortaya atıp gittiği yalandı. Bu daha yaşayacağımız kötü günlerin başlangıcıydı. Bir an önce kendine gelmesi lazımdı. Aksi halde işimi daha çok kolaylaştıracaktı. Ve hırsım yüzünden bu işi kolaylıkla bitirme gibi bir amacım yoktu. İlerlediğim yoldan sapmamak ve hedeflediğim planı yerine getirmek için Egemen’in tüm saçmalıklarına uzun bir süre katlanmaya devam edebilirdim.