Önce - Becerme sanatı

2.9K 175 73
                                    






"Böyle yapmaya devam edersen," henüz kontrolü kaybetmemişti. Ama o eşikte olduğunu duyabiliyordum. Sanırım aklımı tamamen yitirmeden önceki son ayrımdaydım ben de. Ve beni uyarıyordu. Ses tonu, tane tane söylediği kelimeler, hepsi aynı şeyi işaret ediyordu. Son şansımdı. Üzerinden kalkıp, defolup gitmem için bana zaman tanıyordu.

Hırıltı sesi bile sabrının son damlasında olduğunu ilan ediyordu etmesine de, lakin zavallı ben çok daha önce kaybetmiştim. Mat olacağımı bilerek şahı tam önüne sürmüştüm. Boşuna uğraşıyordu.

"...duramam."

Çıplak gövdeme değen dudakları kelimelerle kıpırdandığında, çenemi, kısacak saçlarının üstüne dayadım. Ses boğazımda tıkanmıştı. Ne istediğimi belli etmenin başka yolunu bilmiyordum.

Becerikli elleri, sırtımda dolanıyor, parmak uçları tüy gibi bir yol izliyordu tenimin üstünde. Ciğerlerimden taşan kokusuyla çakır keyif bir halde, kendimi akıntısına bırakmıştım.

Buz kesmiş ellerimle omuzlarına tutunup, kasıklarımı sertleşmekte olan aletine bastırdım. "Mehmet," kendimi geri çekip, yüzünün tam önüne hizaladım yüzümü. Kararmış, arzuyla parıldayan gözlerine diktim gözlerimi. Düşük kaşlarının altından bana kısık kısık bakıyordu. "Emin misin?"

Aptal bir kıkırtı ağzımdan dökülse de ifadesini bozmadı.

"Sence?" Yüzünü anlık yan tarafa çevirdi. Neyi tartıp biçtiğini göremiyordum. Beynini okuyamıyordum, düşünceli görünüyordu. Ama hala çıplak tenimin üstünü süpüren ellerinden ve altımda gittikçe sertleşen aletinden anlıyordum. En azından şimdilik aynı noktaydık.

Dudaklarımı ıslatıp, yüzüne doğru eğildim. Merakla tekrar bana döndü. Ama aramızda nefeslik bir mesafe kaldığında durdum. Onun o mesafeyi kat edip, dudaklarıma hoyratça asılmasını istiyordum. Hatta bunun için delirebilirdim. Ve bunu gördü. Her zaman öyle olmadı mı zaten? Görmesini istemediğim her şeyi ustalıkla görürken, görmesini istediklerimi teğet geçiyordu.

Dudaklarından dökülen alaycı bir gülüşle, başını koltuğun arkasına yasladı. "Asla." Kıpırdayan onun dudaklarıydı ama kendi sesim yankılandı kulaklarımda. Ona öyle derken, bir kaç gün sonra yarı çıplak kucağına oturmayı planlamamıştım.

Ve benim de başka çarem kalmamıştı artık. Gülerek aynı onun gibi fısıldadım. "Asla." ve aynı anda kendimi bir daha kasıklarına bastırdığımda, ince bir küfür sallayarak gözlerini kapattı. "Siktir." Eli belimde değdiği yeri sıkarken, sürtünmeme uyum sağlamış, beni sertliğine sıkıca bastırıyordu.

Fazla geliyordu. Bu raddeye gelmemize rağmen savaşmaktan yorgun düşmüştüm. Haftalardır allak bullak olmuş düşüncelerim, kendini kalbimin insafına bırakmışken, onun yine de inadına tutunmasını kaldıramıyordum.

Titreyen ellerimle, omzumdan destek alarak üstünde yükseldim. Sıcak nefesi tam göğsümün üstünü süpürüyordu şimdi. Islak dili hafifçe göğüs ucuma değdiğinde ve dişlerini temine sürttüğünde, ona sıkıca tutunarak inledim.

Göğsümde bir süredir birikmiş olan gerilim dağılmaya başlamıştı. Dudaklarımı saçlarıma yaslayıp, gözlerimi yumdum. Kalçamı ona doğru bastırırken zaten artık kendimi ona bırakmıştım.

Sert elleri, sırtımdan aşağılara, kalçamın üstüne kaydı. Pantolonun üstünden bile olsa her bir temasını hissediyordum. Kendimi yavaşça geri çekip, tekrar sertçe tekrar kalçasına bastırdım. O kadar sertleşmiştim ki, arzudan zincirlerini kırmış olan salak kalbim kendini oradan oraya atıyordu.

"Mehmet, yavaş." onu dinlemeden kasıklarına sürtünmeye devam ettim. "Yavaş dedim." Tıslayarak konuşmuş, sertçe bileğimden tutup beni yavaşlatmıştı.

A College DramaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin