PART I / Önce - Ben böyle kaderin...

5.3K 243 72
                                    

Pazartesi
09:20


Gürkan: Ne bu okul okul sensiz, ne bu derslik.

Gürkan: Karadır kaşların, ferman sessizlik.

Gürkan: Gönlümün tahtı senin, ben ise zavallı bir ezik.

Gürkan: Yıkılsın bu şehir, yansın dünya, bitiğim ulan ben BİTİK.

(Mehmet çevrimiçi)

(Görüldü)

Mehmet yazıyor...

(Çevrimiçi)

Mehmet yazıyor...

Mehmet: Doktor ne dedi?

Gürkan: Çare Mehmet dedi. Sabah akşam günde iki kere.

Mehmet: Sabah sabah.

Mehmet: Neredesin?

Gürkan: Sınıftayım.

Mehmet: Hayrola?

Mehmet: Hasta mısın? Bu saatte okuldasın?

Gürkan: Yokluğunda oldum hasta.

Gürkan: Varlığın sanki pisküvili bir pasta.

Gürkan yazıyor...

Mehmet: Ne olur devam etme.

Mehmet: Kapıdan girmek üzereyim.

Gürkan: Koş kollarıma koş👙

(Mehmet çevrimdışı)

(Gürkan çevrimdışı)



Kafam başka şeylerle doluydu ve biraz uykusuzdum. 'Aptal' gülümseyerek telefonu cebime tıktım.

O günkü planlarım arasında, sorumluluk sahibi her öğrenci gibi, kaytarmadan tüm derslere girmek, mümkünse notları eksiksiz tutmak, öğle arasında bizimkilerle sakince bir şeyler yemek vardı. Bir de son dersten önce kütüphaneye uğrayıp tez konusuyla ilgili bölüm başkanı kafama binmeden, biraz ilerleme kaydetsem iyi olacaktı.

Sonra akşama belki Gürkan'a uğrardım. Çocuklar onda toplanacaklardı. En fazla bir saatliğine ama. Bir iki bira içerdim. Ders stresi beni çok yoruyordu son zamanlarda. Ayrıca yeni daireye taşınmıştım. Onun yorgunluğuna da iyi gelirdi. Bir de unutmadan eve dönmeden önce marketten kahvaltılık bir şeyler alacaktım.

Ve o gün dersliğe girerken, arka sıralara, Gürkan'ın yanına doğru ilerlerken, ilk önce arkadaşımın kulaklarına kadar sırıtan suratını gördüm. Evet bir tuhaflık vardı. Gürkan her zaman neşeliydi. Ama bu kadar değil. Sabah erkenden derslere koşturarak girmek de ona göre değildi. Bir şey vardı yani, yanlış bir şey, tam olarak kestiremediğim doğru olmayan bir şey.

Ve o doğru olmayan bir şey, tam yanında, koca cüsseyle oturuyor ve çantasından eşyalarını çıkarıyordu. Kanım dondu.

"Lan Mehmet, gel!"

Doğru olmayan şey, kafasını kaldırdı. Benim adımlarım da ilk önce yavaşladı. Sonra durdum. Göz göze geldik. Betona anlık zamk gibi yapışmış olan ayaklarım ilerlemeyi şiddetle reddediyordu. Hemen gözlerini geri çevirdi. Yaptığı şeyle meşgul olmaya devam etti. Sanki çok normalmiş gibi. Sanki başından beri buradaymış gibi. Sınanıyordum sanırım. Gürkan'ın el salladığını yan gözle seçebiliyordum ama odağımda o yoktu.

Bir kaç saniye sonra içimde uzun zamandır unuttuğum bir kıvılcımla yanlarına doğru adımlarken, ne yapacağımı, nasıl tepki vermem gerektiğini bilmiyordum.

A College DramaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin