Aşkın birinci hali

1.4K 119 20
                                    

-Cengiz-


İki gündür avukatlarla anneannem arasında mekik dokuyordum. Eğer Mehmet olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Aklımı kaçırmama ramak kalmıştı. Ama sonra bir şekilde gelip bana dokunuyor, tüm o ruh halinden sıyrılmama neden oluyordu.

Sabahki derse çok az kalmıştı. Kitapları kolumun altına sıkıştırıp dersliğe doğru adımlıyordum. Çocukları henüz görmemiştim. Mehmet dün gece ailesiyle kaldığı için onunla da görüşememiştik. Uzaktan birinin el salladığını gördüğümde, gülümseyerek selam verdim. Rüya Berrin'le beraber yanıma doğru yürümeye başladılar. Mehmet'in zavallı kıza durduk yere çıkıştığını hatırladıkça gülesim geliyordu. Kırk yıl düşünsem onun bu kadar kıskanç olduğu aklıma gelmezdi.

Tam o sırada önümde beliren bedenle adımlarımı durdurdum. Gözlüğünü düzeltip suratıma anlamadığım bir ifadeyle bakıyordu. Hani başka zaman olsa, bozuldu diyecektim ama daha sabah mesajlaşmıştık. En son her şey yolundaydı. Ve henüz sabahın körüydü. Havalanan kaşıma rağmen yine gülümsedim. "Günaydın. Şimdi mi geldin?"

İki kolunu açıp suratıma bakmaya devam etti. Anlamamıştım. Normalde okulda bana çok sıcak yapmazdı. Zaten baş başa olduğumuz zamanlar hariç mesafesini koruyamayan bendim daha çok.

"Bön bön bakacağına gelsene." bir süre daha anlamadan suratına bakınca alnının ortasındaki çizgi belirginleşmeye başlamıştı. Cidden değişikti. Dayanamadan kitapları elime çekip, kollarımı etrafına sardım. Omzunun üstünden baktığımda Rüya ve Berrin adımlarını durdurmuş fısıldaşarak bizi izliyorlardı. Bunu planlamış olamazdı değil mi? Kendi kendime gülüp yavaşça sırtını okşadım.

"Tamam bu kadar yeter." geri çekildi. Güya çaktırmadan arka tarafı kontrol ettiğinde kızlar da çoktan gitmişti zaten. Sırıttığımı görünce kolumu sıktı. Şimdi de dayanamayıp sesli sesli gülmeye başlamıştım.

"Düş önüme derse geç kalacağız."

Benimle başkası böyle konuşsa, büyük ihtimal kafasını sert bir zemine sürtme ihtiyacıyla dolardım.

"Peki." oysaki çocuk gibi sevindiğini gördükçe, beynimin içinde taş gibi yer etmiş olan sorunlar hafifliyordu.


-



"Ben daraldım abi bir şey mi yapsak akşama?"

"Ne düşündün?"

"Bir şey düşünmedim de, ne bileyim Dalyan'a falan mı gitsek?"

"Hava bok kızım saçmalama." Dedi Süha. Simay suratını asmaya devam etti.

"Bir şey mi oldu Simay?" Mehmet'in endişeyle sorduğu soruya gülümsedi. "Yok be bebeğim, daral geldi yalnızca. Dersler sınavlar."

"Haklı kız." Elindeki tepsiyi masaya bırakıp Simay'ın yanına geçti Gürkan. "Silivri'ye gidek mi iki günlüğüne. Yazlık boş."

"Abi sıkıcı be orası." Mustafa'ya ters bakış atıp devam etti. "Gelme o zaman götüm. Biz bebişimle gideriz. Cengiz var mısın?"

Yan gözle Mehmet'e baktığımda o da bana bakıyordu. Gidemezdim. Buradan uzaklaşmam mümkün değildi. Ama onun bunu nasıl istediğini de görebiliyordum. Şu hayatımı bir an önce yoluna sokmam için artık çok mühim bir nedenim vardı. Ama babam gibi bir şerefsize maruz kaldıkça bunun ne kadar zor olduğunu da biliyordum.

"Ne diyorsun?" masanın altından elini tuttum. "Gitmek istiyor musun?" gülümseyerek sorduğum soruyla yüzü aydınlandı. Hayır diyeceğimi sanıyordu. Ama beni o anda etkileyen tek şey bu değildi. Beni düşünüyordu resmen. Kalbim uyuşuk bir heyecanla dolmuş, yalnızca onu kollarımın arasına almak istedim. Hayır diyemezdim. Bana böyle bakarken, ne yaptığımızın kararların da mantığı silikleşiyordu. Usulca başımı salladım. Bir kerelik bir kaçamaktan bir şey olmazdı sonuçta.

***

A College DramaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin