Önce - Düş kapanı

2K 171 40
                                    

-Cengiz-


"Neye bakıyorsun öyle?"

"Hiç."

"Bu hiçe çok fena bakıyorsun ama Cengiz." bakışlarımı, ayrı masada Boran ve tanımadığım başka birkaç kişiyle oturan Mehmet'in üzerinden çekip, arkama yaslandım.

"Senin bugün dersin yoktu?"

"Tufan hoca ile panelle ilgili görüşecektik, onun için gelmişken en sevdiğim arkadaşımı da bir göreyim dedim, kötü mü yapmışım?"

Omuz silktim. Başım uğulduyordu. Çok uzun bir süredir artık beynimde yer etmiş bu uğuldama yalnızca onun kıyısında hafifliyordu. Ama kendini daha kötü bir gürültüye bırakıyordu ki artık bununla bile uğraşacak halim yoktu.

Ne demişti? Boran'la yatıyorlarmış. Kafamı sallayıp, tekrar bakışlarımı Mehmet'in yanındaki sandalyede bize dönük oturan, uzun boylu zayıf çocuğa çevirdim. Masaya şen şakrak bir şeyler anlatıyor, bunu yaparken eli kolu durmuyordu. Mehmet ise dirseğini masaya yaslamış, çenesini eline dayamış, ufak ufak gülümsüyordu konuşulanlara.

Belki de birbirimize iyi gelmiyorduk?

"Biraz daha iyi misin?" Yalnızca saatler önce olanlar sanki çok eskidenmiş gibi geliyordu. Dün Mehmet'i beklerken, hastaneden gelen telefonla koşturarak çıkmıştım evden. Çünkü normal durumda beni asla cepten aramazlardı.

Kadıncağızın yaşlı kalbi dayanamamış, bir atak geçirmiş ve geçici bir süre durmuştu. Yaklaşık beş saat hastane koridorlarında iyi bir haber duymayı bekleştim. Çünkü hayatımda en çok değer verdiğim diğer insandı. Beni büyüten kadındı anneannem. Ve babam denilen o adama da haber gitmiş olacak ki, defalarca aramıştı beni. Hiçbirine cevap vermemiştim. Çünkü beni kahredecek olan olasılık için, o bayram sevinci yaşayacaktı.

Bıkmıştım artık. Bu ağır sorumluluk gün be gün omuzlarımı çökertiyordu. Hayatın bir ucundan tutunmaya çalıştığımda diğer taraf bozuluyordu. Sanki hiçbir şeyin düzelme eğiliminin söz konusu olmadığı bir hikayedeydim. Hangi olasılık önüme serilirse serilsin, hepsi bir şekilde kötü sonla bitecekti. Yorgundum hem de çok. Altı delik bir kovaya su doldurmaya çalışıyordum. Yeni hayatımın özeti buydu işte.

"İyiyim."

"Kelimeleri cımbızla çekmeye alıştığım için bu seksi tavrının üzerinde durmayacağım."

"Bebeğim nerede?"

Gürkan masaya yeni iştirak edebilmiş, soruyu da doğrudan bana bakarak soruyordu. Kısa bir çene hareketiyle oturdukları masayı gösterdiğimde, oflayarak karşıma oturdu. Bana bakmaya devam etmesi sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Çünkü o gün Kalpazankaya'da yaptığı konuşma hala aklımdaydı. Ara ara yaptığı imaları geçiştiriyordum ama onunla konuşmamı beklediğini de biliyordum.

"Neye bakıyorsun Gürkan?"

"Sinirli mi bu?"

"Neyse gençler size doyum olmaz, ben kalkıyorum. Çıkmam lazım." el sallayıp, masadan ayrıldı Rüya. Çocuklar uzun masanın diğer tarafında kendi hallerinde muhabbete dalmışlardı ve biz Gürkan'la bu uçta baş başa kalmıştık.

"Neyin var?" bunu derken ara ara Mehmetlerin masaya bakıyordu.

"İyilik. Senden naber?" gözlerini devirerek, masaya doğru eğildi.

"Onların arasında bir şey yok. Hatta ben bir dönem çok uğraştım Mehmet'le. Ama yalnızca arkadaşlar." bakışlarım masaya düşüp, tekrar ona baktığımda, merakla yüzümü izliyordu.

A College DramaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin