-Mehmet-
"Sen biliyor muydun?"
"Biliyordum." bir de gülümsemez mi, ağzını kırasım geliyordu.
"İyi tamam."
"Bunun için trip yemem di mi?"
"Yo."
"Mehmet, bunu söylemek bana mı düşer?"
"Bir şey demedim ki Cengiz. Ama,"
"Ama ne?"
"Neyse tamam ya, önemli değil. Şu notları uzatsana."
"Ama ne Mehmet, söyle işte. Böyle konuşmayınca sonra gördük ne olduğunu."
"Şimdi şunda bir anlaşalım bence. Konuşmamayla ilgili benim önüme bir şey sürmesen iyi olur. Tabii bence. Senin bileceğin iş."
"Laf sokma."
"Laf falan soktuğum yok. Kavga etmek istemiyorum. Ama yaşadığın şeylerin hiçbirini bana anlatmadın. Tamam Rüya için anlıyorum. Ama kendi hayatınla ilgili olan şeyler için ne diyeceksin? Benim sevgilim olduğunu söyleyip durdun."
"Çünkü öylesin."
"Hayır, öyleydim. Daha karar vermedim."
"Ne yani şimdi sevgilim değil misin?"
"Evet. Bekar bir erkeğim ben."
Gülerek kalemi kafasına götürüp, başını kaşıdı. "Komik bulduğuna sevindim. Aramızda sorun olsun istemem."
"Peki." başını sallayıp, önündeki notlara döndü. Bu kadar mıydı yani? Israr etmeyecek miydi? Hayır, onu kabul edeceğimden değil de böyle kolay vazgeçip arkasına yaslanması da sinirlerimi bozuyordu. Oflayarak notları ona uzattım.
"Al."
"Teşekkür ederim." notları eğilip, incelerken, ben ona dönük yüzünü izliyordum.
"Senin şu tavırlarından hiç hoşlanmıyorum."
"Olur." defteri önüne çekip bir şeyler karalıyordu. Ben de yine bacağımı sallamaya başlamıştım.
"Akıllı mısın sen?"
"Öyle derler."
Önüne ittiğim notları hızla geri çekip, suratına baktım. Daha çok öfkeli bakışlarımı yüzüne diktim diyelim. "Git kendi notunu kendin bul."
Bıkkın bir nefes bırakıp arkasına yaslandı. Ellerini ensesinde birleştirip, karşıya bakıyordu. Ben de onun çirkin suratına. Dudakları hariç. Dudakları biraz güzeldi. Biraz.
"Biz eve geçelim bence. Bu iş böyle olmayacak."
"Resmen sapıksın."
"Ne alaka?"
"Aklın fikrin,"
"Aklım fikrim evde bıraktığım notlarda, orada daha iyi çalışırız diye düşündüm. Sen ne düşünmüştün?" sıcaklık basmaya başladığı için önümdeki kağıtlara eğilip, gözlüğümü geriye ittim.
"Kes." notları geri önüne itip, bilgisayarı açtım. "Boş yapma da şunları tamamlayalım. Yarına teslim etmemiz gerekiyor."
"Stresini alayım mı?" kulağımda hissettiğim nefesiyle ona döndüğümde, daha çok yerimden sıçradığımda yine ukalaca sırıtıyordu. "Sonra kazık gibi ortada kalınca ağlama ama." yüzü hızla düşerken ben keyiflendim. "He şöyle."
Kafasını iki yana salladı. "O bir kere olur."
"Bence büyük konuşma."
Güldüm. O hali aklıma geldikçe zaten hep gülesim geliyordu. Aptal gibi şoka uğramış ifadesiyle çırılçıplak bana bakan ve gitmemem için yalvaran bir adet kral. Vücudu aklıma gelmese iyiydi tabii. Yutkunup ona döndüğümde dikkatle bana bakıyordu. Düşüncelerimi okumuyordu ama galiba aynı şeyi düşünüyorduk.
"Gidelim mi?"
"Hayır dedim." deyip açık bilgisayara notları geçirmeye başladım.
İki saat falan geçmişti. Her yerim ağrımaya başladığı için notları masada ileri doğru itip, arkama yaslanıp gerindim. "Başım çatladı." bu ise hala notları geçiriyordu.
"Daha çok mu var?"
Dalgın bir şekilde başını sallayınca, masaya doğru yaslanıp, çenemi kolumun üstüne dayadım. "Annen nasıl?" bana kısa bir bakış atıp, tekrar ekrana döndü.
"Daha iyi. Davanın sonuçlanmasına az var."
"Babanla konuşuyor musun?"
"Hayır." parmakları hiç durmadan klavyenin üstünde hareket ediyordu.
"Konuşmayacak mısın?"
"Hayır."
"Bence."
"Babamı konuşmayalım Mehmet."
"Peki sen nasılsın?" elleri artık hareket etmese de bana dönmedi. Burnundan verdiği uzun soluk aslında anlatıyordu nasıl olduğunu ama ben yine de ondan duymak istiyordum.
"İyiyim." duraksadı. Sandalyesinde bana doğru dönüp, dirseğini masaya dayadı. Çenesini de eline. İfadesinden bir şey okunmuyordu. Bir süre sessizce birbirimizin suratına baktık.
"Çok iyiyim. Artık." sonra diğer elini yanağıma uzatıp, işaret parmağının tersiyle yüzümü okşadı. "Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?" mutlulukla havalan kalbim hemen cevap vermemi engellemişti. Bunu yapıyordu işte bana. Beklenmedik anda öyle bir şey söylüyordu ki, bin kere de duysam etkisi aynı oluyordu. Süslü kelimeleri boş verirsek mutlu oluyordum. Çünkü ben de onu çok seviyordum. Hatta tüm o kızgınlık ve üzüntü tam bu zamanlarda hiç yaşanmamış gibi geliyordu. Geçmişin gölgeleri öyle bir aydınlanıyordu ki tamamen kayboluyorlardı.
Ne o teras katı kalıyordu, ne karanlık okul koridorları, ne odamda yalnız başıma ağladığım yatağım, ne onun anısı. Hepsinin yerine Cengiz'in bana bakan gözleri ve sözleri. Gülümsedim.
"Seni bir daha asla üzmeyeceğime söz vermeyeceğim Mehmet. Ama bilerek bunu asla yapmayacağımı sakın unutma tamam mı?" kalbimin üstünü kaplayan bir sıkıntıyla yüzüm düştü.
Elini boynuma doğru indirip, enseme uzandı. Parmakları dokunduğu yere yavaşça okşarken, biraz daha bana yaklaştı. "Bu öyle bir şey değil." fısıltı halindeki kelimelerini tüm dikkat dinliyordum. Ama yine de ufak bir anksiyete hissi gelip oturmuştu kalbimin üstüne. Beni bilerek üzmezdi tabii ki, beni sevdiğine de emindim ama yine de onu kaybetme ihtimali. Tekrar altından kalkamazdım bunun.
"Seni bırakmayacağım Mehmet. Sen beni sevmekten vazgeçsen de söyleyene kadar seni bırakmayacağım. Tamam mı?" ensemden tutan parmakları beni hafifçe kendine doğru çekti. "Anlıyor musun ne dediğimi?" anlamıyordum.
"Tutamayacağım sözler vermem sana. Bunu bir kere yaptım. Sonra neler olduğunu biliyorsun. Ama seni çok seviyorum. Seni öyle çok seviyorum ki sen istediğin sürece hep yanındayım. Tamam mı?" usulca kafamı salladım.
"Ben istediğim sürece?"
"Evet."
Tekrar başımı salladım.
"Söz mü?"
"Söz." kalbim rahatlayarak normal bir tempoya geçti. İçimdeki sıkıntının çekildiğini hissediyordum. "Beni çok mu seviyorsun?"
Gülümseyip yüzüme doğru eğildi. Burunlarımız birbirine değecekti neredeyse. Gözlerine bakarken şaşı olmuştum. Ama onun gözleri dudaklarımın üstündeydi.
"Çok." alnımı dudaklarına dayayarak derin bir nefes aldım. Bu bile yeterdi. Kötü günleri artık düşünmeyecektim. Ona belki yüzde yüz güvenmiyordum ama artık konuşuyorduk değil mi? Konuşuyorduk işte. Bu da iyiye işaretti. İyiydik. Birlikte iyileşiyorduk.
"Ben de." diye fısıldadığımda kolları boynumu kuvvetlice sarıp beni tamamen kendine çekti. Daha fazla direnecek gücüm zaten kalmadığı için hiç itiraz etmeden beline sarıldım ben de.
***

ŞİMDİ OKUDUĞUN
A College Drama
RomanceCengiz ve Mehmet'in hikayesi... HSD'nin spin off'u niteliğindedir. Bağımsız okunabilir. Texting içermektedir.