Kara kutu

1.4K 100 29
                                    

-Mehmet-


"Siz içeri girin, geliyorum hemen."

Deri ceketinden tutunup suratına baktım. "Şu iğrenç şeyi içmesen olmaz mı?" elini parmaklarımın üstüne örtüp gülümsedi. "Olmaz."

"Erken ölecek olan sensin. Gel Gürkan."

Her zaman takıldığımız kafeye gelmiştik. Çocuklar da yarım saate gelirlerdi. Biraz kafa dağıtıp, bir şeyler içecektik. Berrin'le Rüya içeride bizi bekliyorlardı. Hala inanamıyordum. İkisinin birlikte olması en çok bende şok etkisi yaratmıştı. Bir de Süha'da. Küfürler savurup herkesin ağzına sıçmıştı. Bazen kızdığından değil de sırf küfredebilmek için böyle her şeye takıldığını düşünüyordum.

"Gel bebeğim, buz gibi bir bira içelim."

"Kahve demek istedin sanırım?" adımlarımı durdurup, bir de ne içeceğime karar veren akıllıya baktım. "Yo. Bira içeceğiz biz. Sana kahve alırım. Benden."

"Ulan başlamayın yine." Cengiz'in ters bakışlarını görmezden gelip, Gürkan'ı omzundan itip, kapıyı açtım.

Onun o bana güya kızan suratını görmek hoşuma gidiyordu. Cam kapıyı iterken, aynı anda hızla ters tarafından çekildiği için sendeleyerek birinin üstüne yığılmamı da beni son dakikada tutan Gürkan engelledi. Tabii kişinin elindeki içeceğin ikimizin üstünde heba olmasını engelleyememişti.

Yarı mahcup bir şekilde özür dilemek üzere kafamı kaldırdığımda ise tanımadığım bir kızın benden daha kötü durumdaki eskiden bembeyaz olan kazağına bakıp hızlı bir şekilde özür dilerim.

"Çok çok pardon. Kusura bakma!"

Elini kibar bir şekilde sallayarak gülümsedi kız. "Benim hatam. Problem yok." tekrar üstüne ve yüzüne baktığımda sakarlığıma küfrederek gülümsemeye çalıştım ben de. "İyi olduğunu emin misin? Sıcak mıydı? Kahve de mahvoldu. Ben hemen yenisini alırım. Ne içiyor-" arkamdan duyduğum sesle, varlığını unuttuğum Cengiz'e döndüğümde ok gibi bakışları üzerimdeydi.

"Merhaba ben Gürkan." yavşak arkadaşım kolunu omzuma atıp, kıza elini uzattı.

"Aylin."

"Latte değil mi? Hadi içeri geçelim. Kahveler benden." o sırada kolumdan geri çekildiğim için ikisi önden kafeye girmişlerdi. Bense Cengiz'in yamacında dikiliyordum.

"Ne yapıyorsun?"

"Bekle beraber gireriz."

"Kıza kahve alacağım."

"Gürkan'ı duymadın mı?" yanağımın içini ısırırken sanki ne dediğini anlamıyormuş gibi yaptım.

"Ne alaka? Gürkan mı çarptı kıza? Güzel kızdı ama değil mi?" çenemi kavrayan parmakları yüzümü kaldırarak gözlerinin içine bakmamı sağladı.

"Güzel kız evet."

"O parmaklarını kırmadan çek istersen." elinin altında tehdidim büyük ihtimal çok komik görünüyordu ama olsun, yine elimden geleni ardıma koymayacaktım. "Çok güzel." mayışmam için onun bana kitlenmiş bakışlarına iki saniyelik karşılık vermem yetmişti. Kararmak üzere olan göz bebekleri beni tutkuyla süzüyordu.  "Dışardayız Cengiz." kısık şekilde konuştuğumda gülümsedi.

"Sana çıkmayalım demiştim." Elini aşağı çekip sigarasından derin bir nefes çekti.

"Saçmalama da hadi at şu zıkkımı içeri girelim."

"Bekle." Arka taraftaki kül tablasına izmariti bastırıp tekrar yanıma geldi. Belimden tutarak beni kapıya yöneltirken bu temasıyla kalbim hızlanmış, aptal gibi suratına bakıyordum.

A College DramaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin