Söz kılıçtan keskindir

1.4K 114 62
                                    

"Aramadı mı hala?"

Kafamı olumsuz manada sallasam da masanın üstünden kaldırmadım.

"Hadi gel, bir şeyler yiyelim."

"İstemiyorum."

"Mehmet yapma böyle işte. Gel hadi. Zaten birazdan ders de başlayacak. Kalk be oğlum hadi."

"İstemiyorum dedim Gürkan."

"Of be Mehmet." elini omzuma koyup, yanıma oturdu.

"Bu kadar dibe çekme be kendini. Arayacak sonunda. Elbet bir açıklaması vardır."

"Vardır." mırıldandım.

"Az kafanı kaldırsana."

Sıkıntıyla dikleştim. Doğru düzgün uyumamıştım. İki gündür berduş gibi dolanıyordum ortalıkta.

"Bok gibi görünüyorsun." gülümseyerek söylemişti. Güya beni sinirlendirince keyfim belki yerine gelir diye. Zorla bile olsa dudaklarım kıvrılmıyordu işte. İçimde bir boşluk hissi vardı. Korkuyordum. Neyden korktuğumdan bile emin değildim ama.

"Hadi gel. Az bir şeyler yiyelim. Tamam mı?"

"Gürkan nolur ya. Uykum var."

"Hadi o zaman eve geçelim."

"İstemiyorum." çünkü eve geçince yine kapının önünde adımlarını bekleyecektim. Ev daha kötüydü. Okul da kötüydü tabii ama ev kadar değil. Bulutların üstünden mi düşmüştüm yoksa hep mi bu çukurdaydım anlayamıyordum. Hislerim karma karışıktı. Beynim zonkluyordu. Bin tane ihtimal arasında neye tutunacağımı bile bilmiyordum.

Ve en kötüsü kızgın değildim. En azından biraz öfkelenseydim belki iyi hissedebilecektim. Ama endişe öyle miydi? Beynimin en ufak kıvrımına kadar sinsice işlemişti işte. Hep orada pusuya yatmış gibi.

Şimdi kalbimi zihnimi saran bu duygudan sıyrılamıyordum.


Lanetli sözler vardı belki de. Veya hisler. İyi hissediyordum. O gece ona sarılıp yatarken her şeyin artık iyi olacağına inanmıştım.

O gün o yatakta uyandığımda ve elimi yan tarafa doğru attığımda boşlukla  karşılaştığımda da kalbim hafifçe teklemişti. Ama sonra ne yapmıştım peki? Kendime kızmıştım. Olur olmadık kuruntularımdan sıyrılamadığım için aptal ilan etmiştim kendimi. Aşağı kattan gelen gürültülere gülümsemiştim değil mi? Çünkü o da mutfakta, çocuklarla beraber bana kahvaltı hazırlıyordu.

Gürkan'ın beni gördüğü anda düşen suratı ilk işaretti. Sonra herkesin tuhaf bir şekilde sessizleşmesi. Ve onun görünür hiçbir yerde olmaması.

"Cengiz nerede?"

Gürkan boğazını temizleyip ifadesini düzeltmeye çalışmıştı. "Konuşmadınız mı?" anlamadan baktım suratına. "Nerede ki?"

"Sabaha karşı beni uyandırıp arabanın anahtarını istedi. Acil dönmesi gerekmiş." dedi tane tane. Şaka yaptığını söylemesi için ona bir kaç saniye verdim. Hala gülümsüyordum. Çünkü dün geceden sonra beni habersiz bir şekilde bırakıp gidecek biri değildi Cengiz. Evet güvenmem biraz zaman almıştı, hatta gereksiz çektirdiğim de olmuştu ama sonuçta hepsini geride bırakmıştık. Birlikteydik, sevgilimdi ve ona güveniyordum.

"Gel kanka kahvaltı yapalım." Süha'dan tarafa dönmeden Gürkan'ın suratına bakmaya  devam ettim.

"Şaka değil mi?"

Yanıma doğru adımlayıp, omzuma sarıldı. "Abi suratına bak. Sanki ölüm haberi verdik. Bebeğim işi çıkmış sanırım. Bana da bir şey demedi ama acil gitmesi gerekti. Arar öğleden sonra. Hadi gel."

A College DramaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin