SON - Aşkın en güzel hali

2.7K 122 85
                                    



Gürkan: Götsünüz.

-Mehmet-

Telefonumun ekranındaki son mesaja bakıp kahkaha atmamak için elimi ağzıma kapattım. Evde yokmuş gibi davranmamız lazımdı ama şimdi üzerinde oturduğum kucakta bu çok da kolay olmayacaktı.

"Kapıda çocuk." dedim fısıldayarak. Kıyafetlerimiz yerde dağınık bir şekilde yatıyordu. Aynı zihnimin içindekiler gibi. Duygudan duyguya savruluyordum. Dağılıyordum. Beni bu denli dağıtan da toparlayan da oydu ama. Çıplak teni soğuk havaya rağmen beni öyle bir ısıtıyordu ki kulaklarıma kadar yanıyordum şimdi.

Buz ve ateş olduğumuzu düşünüyordum bazen. Ama birbirine geçiyordu hepsi. Hangimiz buz hangimiz ateş, böyle anlarda silikleşiyordu. Aynı on dakika önce saçma sapan bir kombi meselesinden kavga eden de biz değilmişiz gibi.

"Beklesin." kontrolü nasıl da kaybetmek üzere olduğunu sesinin hırıltısından anlayabiliyordum. Böylesine bir kontrol, hem de onun üzerinde, beni her geçen saniye biraz daha sertleştiriyordu.

"Ama,"

Elimdeki telefonu alıp kenara bıraktı. Üst üste çalan telefon ve abartmıyorum yaklaşık yirmi mesaj sonrasında, daha da kötüsü pozisyonun tam ortasında telefona uzanmak zorunda kalmıştım.

Bileğimi yavaşça kavrayıp, elimi ağzımın üstünden çekti. "Bu daha acil." Bana bakan gözlerinde arzunun en şehvetli resmini görüyordum. Başıyla aşağıyı, ikimizin gövdesinin arasındaki sertliklerimizi işaret etti. Bunu yaparken hınzır bir gülümseme vardı dudaklarında. Belli belirsiz. Onun her şeyi biraz belli belirsizdi zaten. Sanırım bu da ona aşık olma nedenlerimden biriydi.

Hızlanan kalp atışlarımı duyuyordu. Ve bakışlarımın arzuyla mayıştığını da görüyordu tabii. Eserinden memnun bir sanatçı gibi karardı irisleri. Benim üzerimde nasıl bir etkisi varsa, benim de gücüm buydu. Yamacımda gölgeleneceğini sandığı her an onu daha çok güneşe maruz bırakıyordum. Şimdi altımda yanıyordu, beni kavrayışından bile anlıyordum bunu, vücudundan yükselen sıcaklık benimkine karışırken, eğilip dudaklarımın üstüne hayalet bir öpücük kondurdu. Geri çekilip yüzüme baktığında bir tepki vermemi bekliyordu. Ama ben de onu izliyordum. Aynı beni izlediği gibi.

Deli gibi sertleşmiş olmasının nedeni bendim, ben büyülenmiş gibi ona baktıkça belimi saran parmaklarını tenimin üstüne daha kuvvetli bastırması, aralık dudakları, düzensiz nefesi, hepsi benim içindi.

Yüzüme doğru yaklaşıp, dilini dudaklarımın üstünden sıyırıp, çeneme indi. "Seni sabaha kadar yavaş yavaş sikeceğim Mehmet." kısık ama kararlı ses tonuyla tüylerim diken diken olmuştu. Bana seçenek sunmuyordu zaten, bu hallerinin üzerimdeki etkisini öyle iyi biliyordu ki, parmak uçları ensemde dikleşmiş tüylerin üzerinde gezinirken hafifçe geri çekilip yine suratıma baktı. Dudakları yukarı kıvrılmıştı ve buna şaşırmıyordum artık. "Tamam." alt dudağımı dişleyerek ağzımdan çıkan tek kelimeyle irisleri mümkünmüş gibi daha çok karardı.

İnkar edecek durumda değildim. İstediğim başka bir şey yoktu. Saçlarımı tutup kafamı geriye yatırdı. "Delirtiyorsun beni." Islak dili yavaşça boynumu, kulağımın arkasını yaladı, ben de kafamı yana eğerek ona daha çok yer açıyordum. Yetmiyordu çünkü, derimi emip, sıcak nefesiyle ürperirken omuzlarına tutundum. Şişen göğsüm, ok gibi kıvrılan sırtımla hafifçe havalanıp sonra hemen kasıklarımı aletine bastırdım.

Aynı anda ikimizin ağzından yuvarlanan kısık inlemeler odadaki tek sesti. Eli yavaşça omurilik çizgimi aşağılara doğru turlayıp, kalçamın üstüne düştü. Deliğime doğru inen parmaklarını hissettikçe daha çok heyecanlanıyordum. Deliğimim genişleyip kasıldığını o daha dokunmadan hissediyordum. Kendimi sertçe ona ittim. "Sakin ol. Yavaş." tok sesine rağmen etimi avuçlamış kalçamı kendine itiyordu ve yalnızca sürtünerek aldığım zevkten beynim buharlaşmış, ikimiz de terlemeye başlamıştık.

A College DramaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin