Aşkın üçüncü hali

1.5K 125 52
                                    

#bugün 2. bölüm uyarısı#

-Cengiz-

"Bana bak Cengiz." bacağına doğru eğilmiş, dizini ovuyordu.

"Sırtıma alayım diyorum,"

"Delireceğim sonunda. Sana ne dedim lan ben?"

Tekrar geriye yanına doğru bir kaç adım atıp kolunu tuttum. "Bırak bir bakayım."

"İstemez. Çalı çırpı içinde doğa yürüyüşüne de sana da." gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Onun her halini görmüştüm. Ama bu huysuz hali her defasında beni ilk defa görüyormuşum gibi şaşırtıyordu.

Arkamı  dönüp hafifçe eğildim. "Atla hadi." bacağımda hissettiğim tekmeyle kafamı kaldırdığımda, hızlı adımlarını sertçe toprağa vurarak önümden yürümeye çalışıyordu.

"Sen bana tekme mi attın?"

"Yo. Vahşi hayvanlardır. Doğadayız ya."

"Senden ala vahşi hayvan mı var?"

"Ne dedin?"

Kafamı hızla iki yana sallayıp elini tuttum. "Gaipten sesler de duymaya başladın."

"Sen benim hiç tersimi görmedin galiba?"

Düşünür gibi yaptığımda daha da kudurdu. "Cengiz dalga geçeceksen bırak." elini çekmeye çalıştığında da zorla tutmaya devam ettim. Zaten eli mahkumdu. Bir insanın açık alan becerisinin bu denli yerlerde sürünmesi benim için de baya ilginçti.

"Senin gibi yedi yirmi dört mutluluk saçan birinin tersini düşünemiyorum. Haklısın."

"Aç götünle dalga geç bence Cengiz ha ne dersin? Hayır gücüm yetse, yemin ederim seni burada," kollarından tutup kendime çekip dudaklarına kapandım. En iyi bildiğim yol buydu. Kestirmeden. Uzatmaya gerek yoktu. Çocuk gibi bir saattir söyleniyordu ve artık biraz biraz kafam şişmeye başlamıştı. Hayır sırf Rüya ve çocuklarla beraber yürümeyelim diye bunu kabul ettiğini de biliyorum.

Yoksa çoktan bavulu odaya fırlattıktan sonra aşağı inmiş, salonda büyük L koltuğa yayılmış, bir film başlatmıştı.

'Yürüyelim mi?' diye ben sorduğumda da, 'Yok tutmayayım ben seni, sonra görüşürüz. Bye.' derken gözlerini ekrandan bir saniye bile kaçırmamıştı. Nereye kadar? Rüya Süha'larla beraber alt kata gelip yürüyüşe çıkalım diyene kadar. Hızla kendini kanepeden atmış, bu arada yere de düşmüştü. Koluma girip, 'Biz kendi rotamızı çizdik arkadaşlar. Sonra görüşürüz.' deyip beni sürüklemişti.

Hayır defalarca altındaki şortla olmaz desem de sanki beni iki dakika orada bıraksa elinden kaçacakmışım gibi davranmıştı. Komikti. Gerçekten her hali komikti.

"Şimdi sırtıma binecek misin?" alnıma bir fiske vurup aramızdaki mesafeyi açtı. Dudaklarının üzerindeki ıslaklığı diliyle yalarken ona tekrar yapışmamak için kendimi tutmaya gerek olmadığını düşündüm.

Ellerimi kotumun cebine koyup, sırıtarak yine dudaklarına eğildim. "Hala kızgınım." diye fısıldasa da itiraz etmeden karşılık vermişti. Yumuşak ve soğuk dudaklarını ne kadar öpersem öpeyim asla yetmeyecekti.

Az sonra geri çekildim. Gözleri kapalı bir şekilde karşımda dikiliyordu. "Şimdi?" göz kapakları hızla aralandı. Şimdi kaşlarının altından bir nevi sinirle bakıyordu. "O ayrı bu ayrı." deyip dönüp yürümeye başladığında bir süre hareketsizce arkasından baktım. Başımı iki yana sallarken yüzümde yayılan gülümsemeyi de bastıramıyordum.

"Yanlış yöne gidiyorsun."

"Sıçayım böyle ormana." çalıları tekmeleyerek tekrar yanıma geldi.

A College DramaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin