Küçük flörtler

1.8K 117 65
                                    

"Hocanın yanından mı geliyorsun?" biraz arkasında tanımadığım bir kızla konuşan Rüya'ya bakarak sordum soruyu.

"Surata bak." dedi gülerek. Bunun üzerine kaşlarım iyice çatıldı. "Dolandırmadan cevap veremediğine göre, daha önemli işlerin vardı demek."

Gülerek arkasına döndü. Bana cevap vermeye bile tenezzül etmediği için kulaklarımdan dumanlar çıkıyordu bir nevi. Hele karşımda sırıtarak oturan Gürkan'ı gördükçe daha çok köpürüyordum. Rüya'ya doğru adımladığını fark ettiğimde yumruklarımı sıktım. Ama hemen yanlarındaki masaya gidip, boş bir sandalye kaptı. Ve yüzünde o pislik sırıtmasıyla tekrar geldi yanıma. Beni delirtmenin en kısa yollarını öğrenmesi çok da zaman almamıştı.

"Al bunu." cebinden çıkardığı soğuk kahveyi önüme koydu.

"İlacı bulmuşsun kanka."

Daha yirmi dakika önce makinada kahve yoktu. Bunu nasıl yapıyordu anlamıyordum. Bu kadar sinirli olmasam o kahveyi hayatta içmezdim. Yatışmak için ihtiyacım vardı. Tereddütlü bir şekilde kahveye uzandığımı görünce dudakları iyice kıvrıldı. "O ağzını düzelt bence Cengiz."

Gürkan'la kıkırdayıp benle göz teması kurmamaya çalıştılar.

"E ne dedi hoca?"

"İlk sunumu biz yapacağız. Cuma günü." başımı salladım. Bu iyi olmuştu. Çünkü başkalarının bizden önce yapması moralimi hep bozuyordu. Olacak şey değildi ama hani olur da bizden iyi bir sunumdan sonra çıkmak tüm modumu düşürecekti.

"Aferin kafan çalışmış." dedim kahveyi yudumlarken. Sandalyenin arkasına kolunu atıp, beni daha çok yamacına çektiğinde, ilk başta kendimi kasarak olduğum yerde durmaya çalıştım. Adam dev gibiydi. O yüzden de hemen sonra beni çekiştirmesine acıyıp izin verdim.

"Rüya gelsene, nereye?"

Elimdeki kahveyi sertçe masaya bırakmama kimse aldırış etmemişti. "Koşarak gelir tabii." bıyık altından söylediğim şeyi duymazdan geldiler. Bu hafta üçüncü oluyordu bu. O kızda hoşuma gitmeyen bir şeyler vardı. Altıncı his mi artık her neyse öyle hissediyordum. Cengiz'in ağzının içine bakıyor gibi.

"Rüya böyle gel." gözlerimi devirerek Berrin'e baktım. Önündeki sandviçlerden birini Rüya'ya uzatıp gülümsüyordu. Sanki herkes bir yarışa girmiş, kim dahi iyi davranacak diye savaşıyorlardı.

"Hepsi aptal." Cengiz gülerek omzumu sıktı. Omzumu silkerek ondan uzaklaşmaya çalıştığımda ise sırıtarak tutuşunu sıkılaştırdı.

Göz ucuyla Rüya ve Berrin'i izlemeye çalışırken, Gürkan, Mustafa ve Cengiz de kendi aralarında konuşuyorlardı. Az sonra Rüya'nın bakışları beni bulduğunda hızla çevirdim kafamı.

"Mehmet." oflayarak oturdukları tarafa döndüğümde aptal gülümsemesine küfretmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Pazar günü derginin yemeğine gelecek misin?" ayrıca onu ne ilgilendiriyordu ki? Babasının şirketi mi sanki? "Of." babasının şirketiydi tabii.

"Patron için sorun olmazsa katılacağımı sanmıyorum." akıllıysa altındaki kinayeyi anlardı. Suratı hafifçe düşse de hemen toparladı. "Bence eğlenceli olacak ama, bir daha mı düşünsen?" dedi. Güya samimi çıkıyordu sesi ama ben aptal değildim. "Cengiz de gelir?" biliyordum işte. Tüm niyeti Cengiz'i pazar günü de görmekti. "Gelmeyeceğiz." deyip kestirip attım.

Kolunun altında oturduğum için kıkırdayarak güldüğünü hissediyordum. Sinirle kaldırdığım bakışlarım tahminimde ne kadar haklı olduğumu gösterdi.

"İstersen sen git Cengiz. Ayıp olur arkadaşına." bana cevap vermeden sırıtmaya devam etti. Ufak ufak omuzları da titriyordu. Dirseğimi direkt yanına geçirip yüzündeki gülümsemenin silinmesini bekledim. Ama tam tersi olmuş, şimdi tüm masa bize gülüyordu. Herkes mi bu kadar aptal olurdu, anlamıyordum.

"Bakarız Rüya." kocaman gözlerimi tekrar kısılmış gözlerine çevirdiğimde artık gülmüyordu. Daha çok kendini tutuyor gibiydi, ama o pislik kıvrımlar silindikten sonra çok da önemi yoktu. "Hadi gel."

"Gelmiyorum ben bir yere."

"Mehmet." biraz uzatarak adımı söylediğinde, zamk gibi sandalyenin kenarına tutundum. Ne yapacağı belli olmazdı. Hırsımı bir türlü alamıyordum.

"Sen git. Benim kahvem var." önümden hızla çektiği kahveyi Gürkan'a uzattı. O da hemen alıp kafasına dikti. Hatta gözümün içine bakarak tek içişte bitirdi. "Kalk bitti kahven." bunu yaptığına inanamıyordum.

Başımda inatçı bir şekilde dikilmeye devam ettikçe sinirden yanmaya başlamıştım. Tüm masanın dikkatleri bizdeydi. Çaktırmadan Berrinlerin tarafına baktığımda, onlar da bizi izliyordu. Ama en azından Rüya gözünü kaçırmıştı sonunda. E akıllıysa tabii, biraz korkması iyi olurdu.

"Mehmet!" yerimde sıçradım. Bağırmamıştı ama a otoriter ses tonundan etkilenmemek mümkün değildi. "NE?" yüzü yine yumuşadı. Gözleri kısılıp gülümsedi pislik.

"Gel yavrum, hadi."

Ensemden aşağı inen elektrikle tüm tüylerim diken diken olmuştu. Nefesimin boğazımda takıldığını hissettim. Bana adımdan başka bir şekilde seslenmezdi normalde. Şimdi herkesin önünde... Kalbim öyle hızlı atıyordu ki, artık tamamen kızardığım için kafamı eğerek ayağa kalktım.

"Cengiz senin ağzına sıçayım." sessizce söylediğim şeye tepkisi ne oldu bilmiyordum. Çünkü ayaklarımdan kaldıramıyordum gözlerimi.

"Tamam sıçarsın ağzıma." önüme telefonunun açık olan ekranı düştü. İki sinema bileti. Hem de üç gündür kendimi yırttığım filmlerin online biletini gördüğümde gülümseyerek dudağımı ısırdım.

Gözlerimi kaldırıp suratına baktığımda o da gözlerinin ta içine kadar parıl parıl gülümsüyordu.

"Of."

"Of mu?" hemen yelkenleri indirdiğimi anlamaması lazımdı ama yüzümü toparlayamamam çok da yardımcı olmuyordu tabii.

"Neyse, filme gidebiliriz. O kadar almışsın bileti." ellerimi cebime sokup biraz önünden yürümeye başladığımda, omuzlarımdan tutup beni geri çekti. Kolunun altında yan yana yürürken aniden fark ettiğim şeyle yüzümü kaldırdım.

"Daha dört saat var! Şimdi nereye?!"

O ukala bilmiş sırıtması tüm yüzüne yayıldı. Suratıma bakmadan beni iyice kendine çekti. Kulağıma doğru eğildiğinde nefesimi tuttum.

"İlk önce başka işimiz var yavrum."

"Pislik."


***


Bu bölümü yazmak için günler öncesinden plan yapıp, taslaklar oluşturdum. Büyük emek vererek notlar aldım hhdhshh şaka lo tabii ki, on dakikada şimdi karalayıp atıyorum. O yüzden bir boka benzememiş olabilir. Ama şu aralar aşırı yoğun hayatım da bir boka benzemiyor. Affedin. İsterseniz.


Not - Az bi süre böyleler.

Not 2 - Tabii ki karanlık günler gelecek.

Not 3 - Çünkü en sevdiğim.

Not 4 - Sizi seviyom.

Not 5- Not kısmı bile neredeyse hikaye kadar oldu :)

Muah bellas
🎈

A College DramaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin