Çözülme

2.1K 155 68
                                    


"Sen kimsin?"

Sırt üstü yattığım yerden, yüzümü ona çevirmiştim. O ise yan bir şekilde uzanmış, yanağını eline dayamış, yastığın üstünden keyifli bir şekilde beni izliyordu.

Yüzündeki o minik gülümsemenin hızla silindiğini, göz bebeklerinin anlık büyüdüğünü gördüğümde, dudağımı dişleyip sırıtmamak için kendimi zor tuttum.

Kısılan gözleri, yüzümü turlarken, ciddi bir şekilde ona bakmaya devam ettim. Havalanan kaşları olayı çözmüş bir edayla hemen aşağı indi. Boştaki elini yüzüme doğru uzattığında, artık kahkaha atmamak için dilimi ısırıyordum. İşaret parmağını ağzımın kenarına bastırıp, gülümsedi.

"Komik."

"Hiçbir şey hatırlamıyorum." dayanamamış artık açık açık sırıtıyordum. O ise düz ifadesini korumaya çalışırken benden daha başarılıydı. Daha önce duymadığım hınzır bir tonda "Hatırlatırım." dedi.

"Ukala."

"Buraya gel."

Kalbimi sıcacık bir his sarsa da çaktırmamaya çalıştım. Gözlerimi devirerek yüzümü çevirdim. Tavana dönüp ellerimi göğsümde birleştirdim. "Çok istiyorsan kendin gel." Yanımda hissettiğim kıpırdanmayla göz ucuyla baktığımda, o da aynen beni taklit etmiş, sırt üstü dönmüş tavanı izliyordu. Ellerini karnında kavuşturup gözlerini kapattı. "Çocuksun sen." Kenarı kıvrılmış dudağına bakıp, ona doğru kaydım hafifçe. Bir yanım hala içinde olduğumuz şu hale inanamıyorken, aynı zamanda her şey çok doğru geliyordu.

"Çocuksun sön." gözlerini aralayıp suratıma yan bir bakış attı. Sonra tekrar kapattı. Kollarının arasında girmek istiyordum. Aslında ondan çok önce uyanmıştım. Kalbim pırpır atarken gitmesinden de ölesiye korkmuştum. Ama buradaydı işte. Yanımda boylu boyunca yatıyordu. Gitmemişti.

Burnundan alaycı bir nefes bırakıp kolunu açtı. Bu sefer hiç tereddüt etmeden sokuldum açtığı yere. Yanağımı omzuna yaslayıp, beline sarıldım. Bedeninden yükselen sıcaklık tüm endişelerimi yatıştırıyordu.

Altımda hissettiğim kıkırdamasıyla gözlerimi yumdum. Rüya gibiydi. Gülüyordu. Kalbime yayılan uyuşukluk ile beline doladığım kolumu sıkılaştırdım. Onu daha önce böyle içten gülerken çok görmemiştim. Ona eşdeğer biçimde gülümsediğimin de farkında değildim. Etkisi böyleydi işte. O gülünce aynı mutluluk benim içimde filizleniyordu.

Bir kaç saniye sonra duruldu. Boğazını temizleyip, saçlarımın arasında bir öpücük kondurdu. Rüya ile gerçeklik arasındaki algımı kaybetmek üzereydim.

"Hatırladın mı?"

Kafamı yavaşça salladım.

"Artık oyun yok."

"Ne oyunu?" saçımı koklayıp, diğer koluyla beni sardı.

"Nefesimi kesiyorsun Mehmet." elinin altındaydım. Söyledikleri beni öyle etkiliyordu ki, sonumun ne olacağı umurumda bile değildi. Kalbim ölesiye aptallaşmıştı. Durulsa mı oradan oraya kendini çarpsa mı bir karar veremiyordu.

"Aklımı kaçıracaktım dün."

Yüzümü biraz geri çekip, hali hazırda bana bakan koyu gözlerine baktım. Bir şaka yapmam gerekiyordu. Komik bir şey söylemem lazımdı. Tek bildiğim yol buydu. Veya en iyi bildiğim yol. Ama şimdi o bana böyle içtenlikle bakarken ve bir şey dememi beklerken aklıma hiçbir şey gelmiyordu.

Gözlerim dudaklarının üstüne düştü. Beynim dönüyordu. Zorlukla tekrar gözlerine baktım.

"Ben de." deli gibi çarpmaya başlamış kalbimin üstüne çektim elimi. Altında onun eliyle beraber. Belki inanmayacaktı, o yüzden hissetmesi lazımdı.

A College DramaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin