Önce - İnkar faslı

2.5K 163 109
                                    

Pazartesi
10:10

Gürkan: Bebeğim

Gürkan: Bilirsin laf dolandırmak hiç bana göre değil.

Gürkan: Direkt reçete veriyorum kanka.

Gürkan: Senin iyi bir sevişmeye ihtiyacın var.

Gürkan: Bak normalde sikiş derdim ama kızıyorsun diye demedim.

Gürkan: Eğer sonrasında tüm gerginliğin su gibi akıp gitmezse gel yüzüme tükür.

Gürkan: Jöle gibi olacaksın sözüm söz.

Gürkan: O yüzden öğleden sonra çıkıyoruz.

Gürkan: Kalpazankaya ellerinden öper.

Gürkan: Madem sana aslan gibi bir yiğit bulamıyorum.

Gürkan: O zaman az gündüz rakısı.

Gürkan: Doktor gibi adamım lan.

Gürkan: E ne demiş ünlü şair.


Zaten bok gibiydim. Fakültenin önünde durmuş aptal aptal Gürkan'ın ekrana düşen mesajlarına bakıyordum. Şiire geçtiği noktada dayanamayarak telefonu kapatıp cebime soktum.

Ne bok yemeye gelmiştim ki okula? Gram uymamıştım tüm gece. Belim ağrıyordu. Gecenin tüm sahneleri sabaha kadar gözümde tekrar tekrar patlamıştı. Hırsımdan saçımı başımı yolma durumuna gelmiştim. Hayır nefret seksi diye kendimi telkin etmek de bir boka yaramıyordu. Çünkü evde iki saat ağlamıştım. Üzerimde onun kokusuyla yastığıma sarılmıştım. Kafam çorba gibi olmuştu. Ne hissettiğimi ne istediğimi bilmiyordum. Bunu kimsenin duymaması lazımdı. Yoksa sıçardım. Çünkü tüm atarlarım sonrasında, olanlar duyulursa eğer, rezaletin böylesi.

Tüm sözlerimden dönmüştüm. Çok uzun zamandır ördüğüm duvarlarımın sarsıldığını hissediyordum. Bu çekim göğsüme fazla geliyordu. Çünkü ben ona sürüklendikçe, kabuslar üşüşüyor, beni eski karanlıklara çekiyordu.

Onun zerre kadar umurunda değildi. Kim bilir, nasıl da rahatlamıştı. Sonuçta kendim atlamıştım kucağına. Neden hayır desin ki zaten?

-

Bahçede karşılıklı iki bankta oturuyorlardı. Çok kısa bir bakış atabilmiştim. Gözlerimi ayaklarımdan çekemiyordum. İstemeye istemeye yanlarına doğru adımlarken, bir kolun omzuma sarıldığını hissettim. Gürkan sırıtarak suratıma bakıyordu.

"Mesajlarımı aldın mı bebeğim? Reçete gönderdim." omzumu silkip kıskacından kurtuldum. Ama iki saniye sonra beni sürükleyerek banklardan birine doğru yönlendirdi. Bakmasam da biliyordum işte. Oradaydı. Yanında Rüya ile oturuyorlardı.

"Kay kanka." Cengiz hafifçe Rüya'ya doğru kayınca beni diğer yanına oturttu. O da yanıma gelip, bankın sonuna sığıştı.

"Evet şimdi plan yapıyoruz." kendi aralarında, kimin dersi ne zaman bitiyor, hangi vapura bineceğiz tartışmaları dönerken şimdi daha çok diken üstündeydim. Yan taraftaki ikilinin de belki benden farkı yoktu. Bunlar tam olarak ne oluyorlardı anlayamıyordum. Kız arkadaşım değil demişti ama hep beraberlerdi. Bunu sorgulamamam lazımdı. Ama şimdi adamın yatağından çıkalı 10 saat olmamışken, onları dip dibe görmek içimde zaten patlamaya hazır bir volkanı körüklüyordu.

Nefes alamıyordum. Boğazımdaki yumru sanki gitmemek üzere yer etmişti orada.

Gergin bir şekilde dimdik oturuyordum. Ona değmemeye çalışıyordum çünkü onun da çok rahat olduğu söylenemezdi. Bir banka dört kişi oturmuştuk. Veya üç buçuk diyelim. Ve dizi hafifçe benim bacağıma değiyordu. Kalbimin onun yamacında tutturduğu bu ritim beni öldürecekti sonunda. Ellerimi yumruk yapıp, gözlerimi kapattım. Derin bir nefes alıp, o yokmuş gibi, yanımda değilmiş gibi, ona değmiyormuş gibi davranmaya çalışmak işe yaramıyordu.

A College DramaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin