Aklını kaybetmek

1.4K 101 27
                                    

-Cengiz-

"O iyi mi?"

Kızın suratına ters bir bakış atıp cevap vermedim. Yanımızdan yürüyen Gürkan bir şeyler geveledi.

Süha'nın arabasına varana kadar onu kollarımın arasında da ayırmamıştım. Arka kapıyı açmamıza yardım eden Rüya ile birlikte Mehmet'i arka koltuğa oturttuk. Sonra yanına geçtim.

Az önceki kızın yanında dikilen çocuğu tanımıyordum ama onun gözlerini diktiği Mehmet'ten çekememesi bana bir fikir veriyordu. Umarım ki yanılıyordum lakin bunları sonra düşünecektim.

Bitkin bedenini göğsüme yaslayıp, kollarımı bedenine sardım. "Şu kapıyı itsene Berrin." Berrin yavaşça kapıyı kapattı.

"Biz arkanızdan geliyoruz."

Süha şoför koltuğuna oturmuş, yanına da Gürkan geçmişti. "Hastaneye mi gitsek?"

"Eve gidelim lütfen." sesi mırıltı halinde çıkan sevdiğimin saçlarını okşadım. "Eve sür Süha." kafasını sallayıp kontağı çalıştırdı. Bense ona daha sıkı sarılıp, saçlarının arasına iyi olacağını fısıldamaktan başka hiçbir şey yapamıyordum.

Onu öyle gördüğümde, özellikle odaksız gözleri ve titreyen bedeni ile kalbim öyle bir sıkışmıştı ki, çaresizliğim kendini korkunun pençesine bırakmış, bir anlık onu kaybedeceğimi sanmıştım.

Normalde soğuk kanlı biriydim belki ama iş ona geldiği zaman her şey ters düz oluyordu. Kendimi kaybetmeye ramak kalmıştı ki sonunda gözleri gözlerimi bulmuştu. Kısa bir an da olsa ona ulaştığım için panikle kasılan kalbim rahatlamış, onu kucağıma aldığım gibi tuvalete götürmüştüm. Herkesin panik halinde bizi izlediğini göz ucuyla görmüştüm. Özellikle bir kaç metre mesafeden az önce adının Ayşe veya Aygül olduğunu söyleyen kızın yanında dikilen uzun boylu esmer herifin.

Başka bir zaman olsa soracak çok sorum olurdu. Ama şimdi değil. O bu haldeyken değil.

Apartmanın önünde durduğumuzda onu kucağıma almak istesem de izin vermedi. "Tamam yürürüm Cengiz yapma." kızmasını istemediğim için itiraz etmedim. Merdivenleri çıkarken tam arkasından ufak adımlarımla onu takip ettim. Çocuklara gelmemelerini tembihlemiştim. Çünkü kimseyi istemediğini anlayacak kadar tanıyordum artık Mehmet'i.

"Bana geçelim olur mu?"

"Evime gitmek istiyorum."

"Tamam. Ben de gelebilir miyim?"

"Cengiz," anahtarı deliğe sokup duraksadı. "Biraz yalnız kalmak istiyorum." gözleri kıpkırmızı ve hala suluydu. Benzi attığı için bembeyaz suratı öyle soluk görünüyordu ki ona baktıkça kalbim ağrıyordu. Bırakmak istemiyordum. Yalnız kalmasını istemiyordum. Bu yalnızca onun için değil benim akıl sağlığım için de gerekliydi. Ama o ses tonu. Gerçekten beni yanında istemiyordu. O yüzden usulca kafamı sallamaktan başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

Sessizce kapıyı açıp arkasından kapattı.

Bilmem kaç dakika boyunca karşısındaki duvara yaslanıp gözlerimi yumdum. Yumruklarım iki yanımda sıkılı, beynim çatlayacak gibi ağrıyordu. Ne olmuştu şimdi? Kimdi o çocuk? Eskiden tanışıyorlardı bundan neredeyse emindim. O kıza panikle Mehmet iyi mi diye sormuştu. Adını nereden biliyordu. Ayrıca o kız bile onun Mehmet'i tanımasına şaşırmış görünüyordu.

Krizin hemen akabinde masamızın dibinde bitmişlerdi. Bana kısa bir bakış atıp, huzursuz bir şekilde gözlerini kaçırmıştı sonrasında. Delirecektim. Tüm bu soru yığınının ortasında ucundan tutacağım hiçbir şey bilmiyordum.

A College DramaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin