13. Bölüm

160 71 72
                                    

Herkese merhaba nasılsınız?

Yorum yapmayı ve Volte atmayı unutmayın ki kitabımızı keşfetsinler.

İyi okumalar :)

MÜZİK : Chris Brown - Under buthe influence

*****

MAYA

İki gündür Alice'in dünyasındaydık. O kadar büyüktüki iki gündür gece gündüz geziyorduk ama hâlâ daha gezemediğimiz yerler vardı. Hatta Alice bile burayı keşfetmeyi bitiremediğini söylemişti.

Şimdiyse güzel bir ormanlık alandaydık ama burada renkli ağaçlar yoktu. Her şey olduğu gibiydi. Yeşil yapraklar ve öz rengine sahip çiçekler. Hepimiz yerde oturmuş gün batımını izliyorduk. Alice bu ormanın gece farklı olduğunu söyledi ve görmemiz için bura getirmişti. Hayvanlar akşamları ortaya çıkıyormuş. Neden özellikle akşamları bilemiyordum.

lice'le Sam birlikte oturmuş bir şeyler konuşuyordular. Daisy bir ağaca yaşlanmış çiçeklerden taç yapıyordu.

Aron kopardığı bir çiçeği bana uzatınca elindeki çiçeğe bakıp gülümsedim. Uzanıp çiçeği elinden alırken çiçeği bana yaklaştırıp kulağımın arkasına sıkıştırmıştı. Gülümseyip teşekkür etmiştim. Oda bana gülümseyip gözlerimin içine bakıyordu.

Yüzümü çevirip önümdeki kızıla boyanmış manzarayı izlemeye başladım. Güneş yerini ay'a devrediyordu. Etrafa yayılmış kızıllık mest ediyordu. Yavaş yavaş güneş dağın arkasına saklanmış sadece kızıllık kalmıştı. Bir süre orada oturmuş sohbet etmiştik. Ay gök yüzüne tüm parlaklığıyla etrafa zarif bir kadınmış gibi ışık saçıyordu. Ay ışığını ormana vurunca hayvanlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamışlardı bile.

Bir sincap karşıma geçip önce bana sonra Aron'a baktı. Ardından elindeki meşe palamudunu önümüze koyup konuşmuştu.

"Ormanımıza hoş geldiniz ben Dino"

Gülümseyerek konuşan sincaba bizde kendimizi tanıtmıştık.

"Bende Maya tanıştığıma memnun oldum Dino"

"Bende Aron"

"Bende memnun oldum"

Diyip arkasını döndü ve gitti. Aron önümüzdeki meşe palamudunu alıp avucuma bıraktı.

"Hoş geldin hediyyesi olmalı"

"Öyle olmalı"

Aron ayağa kalkıp elini uzatınca bende elinden tuttup ayağa kalkmıştım. Meşe palamudunu cebime koyup ayağa kalkmış üçlünün yanına gittik. Alice önde bir göl olduğunu ve orada tamda yüzme vakti olduğunu söyleyince oraya gitme kararı almıştık. Bir süre ay ışığıyla birlikte ışık böceklerinin etrafa yaydığı ışıklar eşliğinde ormanda yürümüştük.

Göle varınca Alice ayakkabılarını çıkarıp denize atlamıştı. Bizde ardından göle koşup atladık. Su berraktı ve kolaylıkla derini göre biliyorduk. Suda çok küçük bir sürü renk-arenk taşlar vardı ve onlara eşlik eden küçük renkli balıklar. Su serindi ve rahatlamamı sağlıyordu. Göğüs hizasına gelen su fazla derin değildi ayaklarımız yere değiyordu. Aniden suyun yüzeyine çıkan lotus çiçekleri görünce şaşırmıştım. Lotus çiçekleri yüzeye tan çıktıktan sonra yavaşca parlamaya başlamıştılar ve etrafa güzel hoş bir melodi yayılmıştı.

Orman  Perisi [DÜZENLENECEK] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin