1. Bölüm

18.7K 527 61
                                    

"Ay ilahi Esma! Yine iyi güldürdün bizi vallahi yanına geleyim de hem iğne oyandan örnek alacadımdı. Hem de iki lafın belini kırarız. Olmuyor böyle ayaküstü."

Esma o kadar da samimi olmadığı köyün lafçısı Emine' ye baktı. Ne kızdı ama iki lafın belini kıracakmışmış Esma'nın külahına anlatsındı. O arada kızın en yakını dostu atıldı lafa.

" Kız Emine! Ne ara bu kada samimi oldun benim ahiretliğimle. Sanki bilmiyoz niyetini hadi laf alacasan başka kapıya gülüm hade."

Esma arkadaşının söyledikleriyle gülümsedi. Anneleri birbirlerine ahiretliğim diye seslenince kızlara da geçmişti. Kendini bildi bileli Nur onun en yakınıydı. 20 yıllık hayatına az ama öz tek bir dost sığdırmıştı. 

"Aaa üstüme iyilik sağlık lafçıymışım. Kim ben mi? Ne lafımı duydun anam, haspama bak al arkadaşını yemedik."

Söylenerek giden Emine' nin arkasından kıkırdayarak su dolu testilerini çeşme başından alıp evlerine ilerlediler. Çok bile kalmışlardı, anaları bir duysa böyle gülerek laflayıp çeşme başında oyalandıklarını valla kesiverirlerdi bacaklarını. Artık toz pembe bir yalanla atlatacaklardı bugünü de. 

"Kızz! Ne var o çeşme başında bilmem ki hele gelin de ayırıverem o bacaklarınızı ortadan cart diye."

Bahçede oturan iki ahretlik, kızlar biraz daha gelmeselerdi küçük oğlanları gönderecekti çeşme başına ama kızlar sonunda evin yolunu bulabilmişlerdi. 

"Aman ana napalım Allah aşkına bir sıra vardı ki sorma anca yetişebildik. Ay bi de gelirken Hüseyin emminin köpeği karşımıza çıkmasın mı e korktuk tabi bekledik bir kenarda köpeğin gitmesini."

Esma yılların yalancısı arkadaşına bakarken şaşırmıyordu artık. Bu yalanları söylerken arkadaşı yüz ifadesine kadar dikkat ediyordu. Ama napsınlar arada yaptıkları bu tür kaçamaklarda kafaları dağılıyordu mecburen analarına da bir şeyler sallamaları gerekiyordu. 

"Bir şeyiniz yok ya a kuzularım." 

"Ah Fatma Sultanım şu ahiretliğin senin kadar olamıyor canım. Valla canımdan bezdirdi sen benim anam olsaydın ya ne güzel olurdu." Son kelimesine ayağına terliği yemişti bile.

"Sus kız kadının başına belayı da açan demi benim başım zaten yanmış. Hadi git yemeğin altındaki odunları çek semaveri de yak bir zahmet. Abinle yengen akşama geliyorlar her şeyleri hazır olsun kuzularımın."

Nur bir yandan oflarken bir yandan da gülerek karşıda bulunan evlerine yol aldı. Abisiyle aynı köydeydi ama şu aralar fazla görüşememişlerdi hem biricik yeğeni de geliyordu bu düşünceyle koşarak eve girdi. 

Esma koşarak giden arkadaşının arkasından gülümsemeden edemedi. 

"Sen ne gülüyon acaba Esma hanım babanlar gelecek haydi sofrayı ser de hemen yesinler. Dışarıya ser ama hava da güzelken dışarıda yemeye başlayak artık."

"Ana ya sanki demesen sermeyecem sofrayı aç mı bırakacaz sanki."

"Sus kız dile bak dile." 

Esma kıkırdayarak hemen evin girişinde sağda kalan mutfağa girdi. Mutfağın dışını abileri dört yıl önce beton yapmıştı. Birkaç minder koyup orada yemek yiyip çay içiyorlardı. Tahtalarla üstüne gölgelik de yapınca her vakitte dışarıda oturabiliyorlardı.

Mart ayı bitmiş Nisan ayını ikinci haftasındalardı. Köydeki düğünler de yavaş yavaş başlıyordu artık. Esma bunları düşünürken de sesli bir şekilde iç çekti. Yaşıtlarından herkes bu yıl evleniyordu. Bir arkadaşı Nur ve kendisi kalmıştı arkadaşının da gönlü birisinde vardı bunu ikisi sözlü bir şekilde dile getirmese de Esma arkadaşının gönlünde küçük abisi Yiğit  olduğunu biliyordu. Daha büyük abisi evlenmeden küçük abisi nişanlanamazdı da zaten, Yiğit abisinin gönlü olur muydu orasını da bilemiyordu. Çünkü abisi Nur' u da Esma gibi görmüş bunca yıl kardeşi olarak yaklaşmıştı. 

Allı GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin