Yavuz, geldiği arabaya sevdiği ile geçmiş ve iki saatlik de olsa güzelce vakit geçirmek istemişti. Her ne kadar kafasında farklı düşünceler dönse de sevdiğinin konuşmasını dinlemek istiyordu o iki saatte.
Esma ise her ne kadar içinde yakalanma korkusu olsa da sevdiği adama güveniyordu. Biraz da olsa sadece ikisi birlikte vakit geçirmek istiyordu ama nereye gittiklerine dair en ufak bir fikri yoktu.
"Yavuz, nereye gidiyoruz ki. Çok uzak mı köye." Genç adam genişçe gülümsedi. Esma ile evlendiklerinde her yolculuğunda yan koltukta görmeyi diledi. Sorduğu nahif sorularla, sesinin tonuyla bile mest oluyordu. Esmasını başkası da kendi gibi görecek diye ödü kopuyor ama hem kendine hem de genç kıza olan güveni öfkesini ve kıskançlığını engelliyordu.
"Çok seveceğin bir yer bence güzelim. Arabayla on beş dakika hemen. İlerde ağaçlık bir tarla vardı ya orada işte." Genç kız biraz da olsa ürktü.
"Ama orası çok ıssız değil mi kurtlar köpekler yok mudur Yavuz." Genç adam gözlerini duyduğu kedi sesiyle ayırdı. Yanındaki güzeli sevmemesi mümkün değildi. Dudaklarını büzmüş yola bakıyordu. Elini kızın dudaklarına götürüp büzülmüş olan dudakları kendisi sıkarak daha da büzdü.
"Dudaklarını öyle büzersen bu Yavuz sakin olamaz Esmam. Merak etme ıssız yerde olmayacağız gül güzelim."
Esma duyduğu hitapla gülümsedi. Utanıyordu ama alışmıştı genç adama, bu alışkanlık en çok da sevdiğinden kaynaklanıyordu. Sevgisi öyle ağır basıyordu ki kimsenin yanında yapmadığı hareketleri genç adamın yanında yapmak istiyor, kimsenin yanında konuşamadığı şekilde konuşamayacağı konuları oturup sevdiğiyle konuşmak istiyordu.
Genç kız kalan sürede sessiz kalmış elini tutan adamla geçirdiği zamanın tadını çıkarıyordu. Ağaçlık bölgeye gelince Yavuz biraz daha ilerlemiş yaklaşık iki dakikanın sonunda durmuştu. Arabaya koyduğu bugün aldığı fener ile inip genç kızın kapısını açtı. Esma, her ne kadar korksa da Yavuz' a olan güveni ağır basıyordu.
Genç adam elinde fenerle önde diğer eliyle de sevdiğinin elinden tutarken aradığı ağaca yöneldi Esma fenerle gördüğü görüntüyle şaşakaldı. Ağacın üstüne tahtadan ev yapılmıştı daha çok küçük kulübe tarzındaydı ama şaşırmıştı.
"Hii Yavuz, bu çok güzel görünüyor ama." Genç adam, babası öldükten sonra kendine böyle bir sığınak yapmış sonrasında da bu araziyi almıştı. Her üzüldüğünde, içi daraldığında buraya gelmiş, burada kafasını dinlemişti. Esması hayatına girdiğinde ona da burayı göstermek istemiş nasip de bugüne olmuştu.
Merdivenlerden yavaş yavaş çıkarak kulübeye geçti. Kilitlediği kapıyı cebindeki anahtar ile açtı. Bugün için yerleştirdiği minder ve battaniye köşede duruyordu. Evde de yapılan poğaça ve böreklerden de getirmiş koymuştu. Genç kız küçük evi gözlemlerken o da sevdiğinin yüzünü izliyordu. Kapıyı kapatıp anahtar ile kilitledi ama anahtarı da yine içeriden kapının üzerinde bıraktı.
"Yaa Yavuz ne tatlı ne güzelmiş burası böyle." Yavuz sevdiğinden uzak kalmaya dayanamayıp aradaki iki adımlık mesafeyi kapatarak sevdiğinin arkasına geçip sarıldı. Yüzünü genç kızın boynuna gömdü.
"Hmm güzel miymiş. Ben burada sadece bir tane tatlı ve güzel görüyorum." Esma' nın içi her ne kadar kıpır kıpır olsa da merak ediyordu.
"Evet burası da güzel de kim yapmış?" Yavuz başka bir evrene geçmiş gibiydi sevdiğinin kokusuyla, yine de mırıl mırıl cevap verdi.
"Ben yaptım güzelim." Genç kızın boynunu derince koklayıp öpmekten kendini alamadı. Esma ise duyduğu cevapla genç adama dönecekken boynuna konan öpücükle kalakaldı ama toparlanması uzun sürmedi. Gülümseyerek genç adama döndü.
"Yaa ama ne güzel yapmışsın. Yavuz sen ne becerikli bir adamsın, hem evlenince evimizde de böyle uğraşır mısın?" Yavuz kendine gözlerini koca koca açarak bakan kız ile kendini tutamıyordu artık. Hızlıca genç kızın dudaklarına sert ama hızlı bir öpücük bıraktı.
"Sen bana böyle bakarak her şeyi yaptırabilirsin güzelim. Ne istersen onu yaparız evimizde." Genç kızın evimiz diyerek sahiplenmesi Yavuz' un içinin kıpır kıpır olmasına yetmişti bile bu yüzden evimizdeyi iyice vurgulayarak söyledi.
"Acıktın mı güzelim?" Esma olumsuz olarak başını iki yana salladı.
"Şimdi acıkmadım ama sonra yeriz belki olur mu?" Yavuz kolları arasındaki kızı alıp minderlerin üzerine oturttu. Kendisi de yanına geçince battaniyeyi üzerine çekti. Sevdiğini de kolları arasına alınca huzurla doldu.
"Ama soğuk değil ki Yavuz." Yine aynı sesle söylüyordu. Yavuz genç kızı bu ses tonuyla dışarıda konuşurken görmemişti kendine özeldi demek ki. Daha sıkı sarmaladı genç kızı. Ne yapsa yetmeyecekti sanki, içine katmak ister gibi bir hali vardı.
"Ormanlık alanda sabaha doğru soğuk olur güzelim." Esma için hava hoştu genç adam kendini sıkıca daha da sarınca biraz daha yaklaşmıştı. Ona kalsa adamın kucağına çıkacaktı ama.
"Esmam ilçede yaşamak ister misin?" Esma soruyla şaşırsa da ne dese bilemedi. Köyden başka bir yerde yaşamak istemezdi ama genç adamın neden böyle istediğini de sorması gerekti. Başını kaldırıp soran gözlerle sevdiğine bakınca genç adam gülümsedi ve tekrar kiraz dudaklara öpücük kondurdu.
"İlerde Allah nasip eder de çocuklarımız olursa okula orada gitsinler diye dedim güzelim hem ilçede senin için de az iş olur. Ev işiyle uğraşırsın belki ama bağ bahçe işleri ile uğraşıp fazladan kendini de yormazsın. Tabi sen de istersen." Esma, sevdiğinin daha olmamış çocukları ve kendini düşünmesi ile mest oldu, başını genç adamın göğsüne koydu bu sefer. Yavuz seve seve kabul etti bu yerleşmeyi. Sevdiği yazmasını çıkarmıştı bu yüzden saçlarını da bir yandan sevmeyi ihmal etmiyordu.
"Allah nasip ederse o zaman düşünelim. Ben köyü seviyorum, bağ bahçe işleri gözüme hiç büyük gözükmüyor çok şükür. Hem şimdi kendini böyle sıkıştırma, sen köyde işini yapıyorsun. Her şey zamanla bir otursun da sonra düşünürüz. Hem orada kirasıydı, suyuydu, elektriğiydi bir sürü masraf orada nerede nasıl çalışacaksın ki Yavuzum?" En sonunda genç adama döndü.
Yavuz, genç kızın yüzünü sabaha kadar seyredebilirdi. O da çok düşünmüştü bunları ama yine de sormak istemişti. Esması yine kendini şaşırtmamış ince ince düşünmüştü.
"Seni hak edecek ne yaptım bilmem ki. Nasıl bir sevap işledim de nasıl bir dua aldım ben."
İlk önce alnını öptü sevdiğinin sonra yüzünün her zerresini öpmeye başladı. Dudaklarının kenarına gelince yavaşladı. Sevginin ve şefkatin yanında tutku ve arzu daha da büyüyordu artık. Genç kız, elini yanağına getirip sakallarını sevince Yavuz' da kopma noktası oldu. Dudaklarını sevdiğinin dudaklarıyla buluşturdu. Çölde susuz kalmış bedeviydi sanki de vahada bulduğu ilk suyu kana kana içiyordu.
Esma' da artık ilk zamanlarda olan çekingenliğini üzerinden atmış, artık daha cesur davranmaya çalışıyordu. Elleri genç adamın ensesine çıkmış tırnaklarını batırıyordu. Genç adamın alt dudağını şeker gibi emerek sınırlarını zorluyordu. Dilleri birbiri ile savaşta gibi delice öpüşüyorlardı. Esma dayanamayarak genç adamın dudağını ısırmış ve ani bir hamlede kendini Yavuz' un kucağında bulmuştu.
"Güzelim, Esmam, çok zorladın küçük adamı." Esma dudağına üfleye üfleye kısıkça konuşan adamla ne olduğunu anlamadı. Algıları açılınca üstüne oturduğu kabarıklıkla utanmıştı. Kalkmaya yelteneceği zaman Yavuz bileğinden tutup gözlerinin içine baktı.
"Bugün biraz daha kendimizi açıp birbirimizi sevsek mi güzelim."
******
Evvett hepinize selamlar canlar. Nasılsınız?
Hikaye nasıl gidiyor, çiftlerimizi seviyor musunuz?
Diğer bölümde utanacak gibiyiz amaaa bakalımmm.
Hepinize nice güzel günlerr. Diğer bölümlerde görüşmek dileğiylee hoşça kalınn::))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Allı Gelin
RomanceGüzel ama bir yandan da yaman olan köylü güzeli Esma' nın evinin kapısı görücülerden aşınmıştır. Görücüye gelen beyoğulları ya ipsiz sapsız ya da çapkınıdırlar. Esma ardını dönüp bakmaz onlara. Ailesi de zaten kızlarını verme taraftarı değildirler...