Esma, beklentiyle ve gözleri ışıldayarak genç adama baktı. İkisi de çokça hayalini kurmuş, zor günler geçirmişlerdi. Belki daha zor günleri olacaktı ama günün sonunda birbirlerinde sakinleşebilecek ve buna kimse karışamayacaktı.
Esma, oyalanmadan Yavuz'u çıkarmanın bir yolunu arıyordu.
"Ben şimdi herkesi çıkarayım sonra sen kapıdan çık."
Cıkladı genç adam, ayaklanıp sevdiğinin önüne iki geldi. Yanaklarına ellerini koydu, hiç kimse kusursuz değildi ama sevdiği kadın kendisine o kadar kusursuz geliyordu ki. Genç kızı üzecek en ufak bir harekette bulunmanın yanından dahi geçmek istemiyordu. Genç adam, sevdiğinin yüzünü avuçları arasına alıp önce alnına sonra dudaklarına öpücük kondurdu.
"Pencereden çıkarım daha heyecanlı oluyor." Fısıldayıp göz kırpan adamla kalbi tekledi genç kızın. Gerçi Yavuz' un yanında hiç durmaksızın çalışmaktan başka bir şey yapmıyordu ki bu meret. Kapıya doğru adımlayınca yakalanmamayı umdu. Mutfaktan gelen sesleri duyunca oraya doğru ilerledi.
"Heh, Esma! Nerde kaldın, şu hayattaki elim ayağım sensin kızım vallahi gel hele." Esma, anasını eline aldığı tabaklarla görünce başını gülerek iki yana salladı. Aklına gelenle duraksadı mutfaktakileri çıkarmak için bir şeyler söylemeliydi ama kurtarıcısı, güzel arkadaşı gelmişti bile.
"Fatma teyze, emmim gelsinler de yemek yesinler diyor. Vallahi düşüp bayılacaksınız ha."
Fatma Kadın, mutfaktakileri tavuk kışkışlar gibi çıkararak sofranın başına geçti. Bir yandan da düşünüyordu, bu işin bir de akşamı vardı. Birilerinde kalmaları gerekiyordu, kendisine kalsa birkaç gün gençleri yalnız bırakırdı ama kocasına bir şey diyemezdi. Normalde hiçbir şekilde eltileriyle anlaşamazdı, ama burun kıvırarak ortanca eltisine döndü.
"Kızz, sen naptın. Sizinkiler nasıllar?" İkisi de bunun öylesine sorulmuş bir soru olduğunu biliyordu.
"İyiler yenge. Sen nasılsın?"
"Nası olam Melek, işte everdim birini çok şükür. Bugün de rahat etsinler çocuklar diyom da nerede kalsak bilemedim vallahi." Kaşığını eltisine yan yan bakarak ağzına aldı. Hissettiği sıcaklıkla dili yandı, inşallah kabul eder diye içinden dualar etti. Barı çektiği acıya değseydi.
"Ayy, abla biliyon mu çağırmak isterdim de işte sizde olması gereken misafirler bizde ya, yer kalmadı ne yapsak ki!" İki elti arasında bir trafo olsaydı, aralarındaki çekilmezliğin yarattığı akım, köyü aydınlatırdı. Melek, tüm öfkesiyle eltisine baktı. Misafirler yetmiyormuş gibi bir de kendilerini davet ettiriyorlardı.
En sonunda Gülnaz' ın annesi dayanamamış dünürüne dönmüştü.
"Ne iyi düşünmüşsün dünürüm. Eh bizde gelin kalın madem. Damda yer vardı, bir güzel yatakları serer yatarız."
Kadın, güler yüzle dile getirdi aklındakileri. Kendi tarafından pek kimse gelmemişti kızının düğününe. İkinci evliliğini onaylamayanlar olmuştu. Zaten, kocasının tarafından da hiç kimse desteklenmemişti. Dul ve çocuklu bir kadınla evlenmesini kimse onaylamamıştı. Misafirleri az olduğundan, dünürlerini de rahatlıkla kabul ederdi.
Fatma kadın, tüm içtenliğiyle karşısındaki kadına baktı. Kafasını sallayarak onayladı dünürünü. Fakat konuşarak laf söyleyen eltisi ile tekrar sinirlendi.
"Ay, aman abla. Bizim zamanımızda yalnız kalmak mı vardı Allah aşkına. Kaynana kapımızı gözetlerdi, o iş olmuş mu diye. Ne ayıp, insanları rahatsız etmeyin sizde." Fatma kadın patavatsız eltisinin ağzına vurup susturmak istiyordu ama elinden gelen tek şey, tuttuğu kaşığı sıkmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Allı Gelin
RomanceGüzel ama bir yandan da yaman olan köylü güzeli Esma' nın evinin kapısı görücülerden aşınmıştır. Görücüye gelen beyoğulları ya ipsiz sapsız ya da çapkınıdırlar. Esma ardını dönüp bakmaz onlara. Ailesi de zaten kızlarını verme taraftarı değildirler...