31. Bölüm

4.3K 309 85
                                    

Bir ses, bir cümle kalbinin nasıl daha fazla çalışıp atmasına neden olurdu bilmiyordu genç kız. Dönüp bakmaya cesaret edememişti. En son annesinin hayaliyle konuştuğundan, yine gaipten sesler duyduğuna inanıyordu. Fakat gelen adım sesleri ile vücudu gerildi, titreyen ellerini önünde birleştirdi.

Tahir ise karşısında zayıflıktan bir deri bir kemik kalan kıza içi giderek baktı. Yememiş içmemişti belli ki. Kendine kalsa bir yolunu bulur, düştüğü bok çukurundan kaçardı ama sevdiklerini düşünmek zorundaydı. Kavuşmak istiyordu genç adam. Fakat konuştuğundan dolayı bırakılmış, mahkemeden sonra en az bir iki yıl cezaevinde kalacağını biliyordu. Bunu ailesine söylemek her ne kadar zor olsa da cezayı azaltmak için elinden geleni yapmak için büyük bir çaba gösterecekti.

Adımları genç kızın önünde durdu. Karşısındaki güzel, hareket etmeden yere bakarak öylece duruyordu. Gülümseyerek elini genç kızın çenesine götürdü ve çenesini kaldırarak kendisine bakmasını sağladı.

"Tahir."

Nur, sayıklar gibi söyledi adamın ismini. Ya hayalse her şey, ne olacaktı o zaman. Çenesindeki parmaklarla gerçekliğe dönebildi. Başka biri olsa yüzündeki yaralara bakamaz belki de bayılırdı, o kadar kötüydü genç adamın yüzü. Fakat genç kız, adamın acısını almak istedi. Ellerini yüzüne götürüp her bir yaraya dokunası vardı ama cesareti yoktu. Hem neden dokunacaktı ki, dikkatle baktığı yüzden gözlerini çekti. Ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu. Sahi genç adam ne demişti, en son neredeydi.

"Tahir ya. O gelinlik sana yakışır yakışmasına da düğünde dolaşırken düşer bayılırsan ne olacak Nur. Ne kadar zayıflamışsın Allah aşkına."

Nur, kendisine söylenenleri algılıyordu elbet ama hâlâ anın gerçekliğini sorguluyordu. Çenesindeki elden geriye doğru çekilerek kurtuldu, fazla yakın olmamak lazımdı. Yani kalbine fazla geliyordu bu durum, ona göre hiçbir erkekle böyle yakın olmadığındandı tabi.

Genç adam, az da olsa temas edebildiği tenin kendisinden uzaklaşmasına hayli üzülse de kendini toparladı. Nur' u rahatsız etmek de istemezdi sonuçta. Hem karşısına çıkarken de tereddütte kalmıştı. Yüzündeki yaralardan korkabileceğini düşünmüştü ama en sonunda kendine engel olmadan genç kızın karşısına çıkmıştı.

"Çıkardılar mı şimdi seni, nasıl olacak, ne zaman çıktın niye haberim yok benim." Genç kız kaşlarını çatarak sinirlendiğini belli ediyordu ama Tahir gülünce ne olduğunu anlayamadı.

"Ne gülüyon be adam, sorularıma cevap ver bi."

Genç adam cevap verirdi elbette ama Nur böyle sinirlenince daha bir tatlı olduğunu fark ediyor, öylece durup izleyesi geliyordu. Gülüşünü tebessüme çevirdi, derince iç çekti neydi bu dert şimdi böyle. Nur, aklını başına getirmişti sanki. Annesine, abisine acı çektirmişti aylarca. Ailesini düşünmeden bok yolunda dönüp durmuştu fakat şimdi ise ailesi ve mutlu bir geleceği olsun istiyordu. Hepsi deli kız yüzündendi, kendinden deli olmasa Tahir' i kendine nasıl sevdalandırabilirdi ki. Durdu genç adam, sahi sevdalanmış mıydı. O kadar haddini aşmış mıydı sol yanındaki meret. Kendisini bekleyen güzele cevap verecekti ki arkasındaki seslerle durdu.

Fadime, kardeşini görmüş fakat iki genç eğer birbirine sevdalıysa muhakkak hasret giderir diye düşünüp kızları oyalamaya çalışmıştı. Ama istediği olmayınca duraksadı, birbirlerine sevdalı olmayan bu gençler neden evlenmek istiyordu ki ya da sevdalılarsa utanıyorlar mı diye düşünüp olaya el atmaya karar verdi. İki gence doğru ilerleyip durdu.

"Tahirim, ablam." Kendisine dönen kardeşine sıkıca sarıldı. Hiç akıllanıp uslanmazdı bu çocuk ama elbet günün birinde hatalarını anlardı. En çok ona bir şey olacağından korkuyorlardı. İki kardeş sıkıca sarıldıktan sonra Fadime, kardeşinin yüzüne bakıp koluna vurdu.

Allı GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin