Fatma kadının ortaya attığı bomba ile iki genç de şoka girdiler. Fakat Esma bir yandan da sinirlenmişti. Anası kendisiyle konuşmamıştı bile. Hem neden uygunsuz olacaktı ki genç adam ne yapmıştı. Yavuz' a gözleri dolu dolu döndü. Ne diyeceğini bilemedi. Kafasını iki yana salladı. Olanlardan haberim yok demek istedi aslında ağzını açamadı. Gözünden akan yaşlar kendinden bağımsızdı.
Yavuz Esma' ya acılı gözlerle baktı. Kızın gözünden akan her yaşta sanki kalbi binlerce parçaya bölünüyor, ciğerleri sökülüp alınıyordu. Nefessiz kalmış gibi derin iç çekti. Karşısındaki kadın ne dediğinin farkında mıydı. Ne demek Esma' nın yanına yaklaşmamak, ne demek söz yok. Gönlü düşmüştü bir kere Esma' ya nasıl vazgeçsindi. Kadın neden böyle söylüyordu onu bilmesi lazımdı. Belli ki Esma' nın haberi yoktu anasının böyle yapacağından. Kıza güven verircesine gözlerini açıp kapadı. Kadına döndü, bakışları sertti. Kendinden hiçbir zaman ödün vermezdi evet ama artık bir de Esma vardı hele o varken hiç ödün vermezdi.
"Ne dediğinizi kulaklarınız işitir mi? Söz yok da ne demektir. Daha dün Mehmet emmiyle selamlaştık. Ne yanlışımı kusurumu gördünüz dünden bugüne." Sinirlendi genç adam ama karşısında kendinden büyük ve bir kadın vardı. Ses tonunu düşürerek konuşmaya çalışıyordu.
"Ben bilmem git de Mehmet emminle konuş o zaman. Ne yanlışın varmış sor hayde. Amma ben diyeceğimi dedim. Var git yoluna, ben kızımın başını yakamam." Esma sinirlenmişti artık.
"Ana ne dersin! Bana bir şey sormadın etmedin. Ne bu öfken!" Fatma kadın kızının kendisine böyle yükselmesine ilk kez şahit oldu. Şaşırdı ama kızının iyiliği içindi her şey. Katille evlenecek hali yoktu gencecik kızının.
"Esma gir içeri deli etme beni! Ne dersem o. Sen de git kimlen konuşuyosan konuş hayde. Kızımın yamacında yöresinde görmeyem. Bu ikinci deyişimdir bir dahakine de söyletmezsin inşallah."
Kadın dış kapıyı adamın suratına kapatınca kızına döndü. Sabır çekti. Kavgayı gören kadınlardan biri gelip de yetiştirmişti hemen. Fatma kadın da duyar duymaz yazmasını bağlayıp bahçeye çıkmıştı ama kızı gelmişti çok şükür. Atletten yaptığı bezi alıp getirdi ıslattı kızının yüzünü silmek için. Ama Esma oradan oraya gidiyor sinirini yatıştırmaya çalışıyordu.
"Ana! Ne yaparsın sen. Her görücüde yanıma gelip soran anama ne oldu. Böyle mi yaparsın tam içime sinmişken bu söz, niye bana sormazsın. Bu sizin verdiğiniz söz değil benim verdiğim sözdür." Kadın fevri davranan kızına baktı, bir yandan haklıydı ama bir öğrense o da hak verirdi.
"Celallenme. Bildiğimiz var da sözü atarız Esma Hanım! Anaya ataya bağırmak da yeni adet herhal. Sana uygun değildir o ne idüğü belirsiz. Millet neler neler konuşur ardından onun." Genç kız anasına şaşırdı. Milletin sözüyle mi bu lafları ediyordu kadın. Milletin lafı kızının mutluluğundan önemli miydi.
"Ana sorup soruşturmadan nerden bilirsin. Ne demek ne idüğü belirsiz. Başta araştırdınız ettiniz, anasıyla onca akrabasıyla tanıştınız. Hem ben evlenecem sen ya da millet değil." Cümlesini bitirir bitirmez bugün canını en çok acıtan tokadı işte şimdi yemişti. Biricik kendisine kıyamayan anasından.
"Nankör, anana ettiğin lafa bak. Hiç utanmanda mı yok tövbe tövbe. Ben seni bana elin adamı için böyle laflar edesin diye mi yedirdim bu yaşa getirdim he Esma! O kolladığın evlenecem dediğin adam katil. O adam gardaşının öldürdüğünü saklayıp yok edermiş. Gardaşı şehirde öldürür bu da oraları sakinleştirmeye gidermiş. Kaç kişi ölmüş de hapse girmemiş o savunduğun adamın gardaşı. O şehir yerde içermiş. Senin de kocam olacak dediğin adam da yandaşçısı olup kim bilir neler etti etmedi. Sen daha atana dil uzat. Gözüm görmesin seni odandan çıkma!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Allı Gelin
RomanceGüzel ama bir yandan da yaman olan köylü güzeli Esma' nın evinin kapısı görücülerden aşınmıştır. Görücüye gelen beyoğulları ya ipsiz sapsız ya da çapkınıdırlar. Esma ardını dönüp bakmaz onlara. Ailesi de zaten kızlarını verme taraftarı değildirler...