Baharın bilindik o havasından mı suyundan mıdır bilinmez iki gence o cevizlik, cennet bahçesi gibi geldi. İkisinin de gönlü kımıl kımıldı.
Sanki vakit akşama doğru değilmiş de daha yeni gün aymış gibi geldi genç adama. Doğruydu günü bu güzelle şimdi aymıştı. Nasıl da korkmuştu gelmeyecek diye. Ya da bir haller olup da kızın gelemeyeceğini sanmıştı. Kız kendi ağzıyla demişti bekle diye nasıl beklemezdi. Sadece bir güncük vakit bile geçmek bilmedi sanki. Geleli bir saat olmuştu ama o bir saate ne türküler sığdırdı şimdi ise beklediği, gönlüne o koru bırakıp giden kahve gözlü dilber karşısındaydı. Cennette değildi de neredeydi.
Genç kız ise elini, kolunu nereye koyacağını bilemedi. Testileri indirmişti yere o güzel sesi duyduktan sonra. Genç adam karşısında durunca içine kaçmış sesiyle adamın gönül davetine icabet etmişti. Birbirlerinin gözlerine sanki öncesinde bakışmamışlar gibi baktılar. Farklıydı tabi önceki bakışmalardan. Kabul etmişti genç kız adamı tanımayı. İçindeki his onu genç adama itiyordu. Tanımadığı adam için tek başına çeşme başına gelmişti bir kere. Hem de anasına başarılı bir şekilde yalan söyleyerek gelmişti.
"Durma daha fazla ayakta geç otur hele şöyle." Demin oturduğu yeri gösterdi genç adam. Üstünde duran hırkasını çıkardı. Yaptığı bu hareketle Esma gerildi ne yapıyordu bu adam böyle. Birkaç adım geriye gitti genç kız. Adam çıkardığı ceketi taşına kadar ayıkladığı toprağın üstüne serdi. Döndü genç kıza.
"Buyur gel otur buraya." Utandı genç kız, yanakları al al kafasını salladı aşağı yukarı. Genç adam nazlı nazlı ilerleyerek oturan kıza baktı. Ne de utangaçtı öyle ama yakışıyordu. Gerçi kapılmıştı Yavuz, Esma' ya. Kız ne yaparsa ne söylerse o yakışırdı bir kere. Kızı güvende hissettirmek için arada mesafe bırakarak oturdu karşısına. Kaç gündür provasını yapıyordu bu karşılaşmanın, olacak olan konuşmanın. Bıyıkları yeni terleyen delikanlı yetmelere dönmüştü bu ahu dilber yüzünden. Kızın gözüne bakışında bile canı çıkacakmışçasına atıyordu kalbi. Hafif öksürükle boğazını temizleyip kendinden başka her yere bakan kızın dikkatini çekmeye çalışarak lafa girdi.
"Ben Yavuz. Konuşma fırsatım pek olmadı seninle ama ilk gördüğümde beğendim seni. Müsaaden varsa tanımak isterim. Anamlar da gelmişlerdi, baban da haber salmıştı sabah. Rızan var mıdır sordular değil mi sana." Köy yeriydi sonuçta çoğu ana baba kızının isteğini sormaz kendilerince yağlı ballı kapıya verirlerdi kızlarını. Yavuz böyle olmasını istemedi. Esma' nın kendini çağırması bir nebze içini rahatlatsa da yine de kıza sormak istedi.
"B-ben yani ıhım ben de tanımak isterim. Babam danıştı bana, istemediğim bir şeyi yaptırmaz ." Babasının köyde ağırlığı vardı ama evine gelince akan sular durur, kimsenin gönlünde bir şey koymaz, kimseye de istemediği bir şeyi yaptırmazdı.
"İyi o vakit." Duraksadı biraz, lafa nereden gireceğini bilemedi en son bodoslama daldı konuşmaya.
"Ben seni sordum araştırdım yani. Araştırmasam bulmasam anamlar nası gelsin demi. Yani düşününce öyle oluyo ama anam bulmadı seni. Ben buldum yani anama ben söyledim iste diye." Eliyle yüzünü sıvayıp, kendini tokatlamamak için zor tuttu Yavuz. Her zaman takır takır konuşup okumuşların bile ağzını açık bırakan adam şimdi neredeyse kekeme olmuştu. Terleyen ellerini keten pantolonuna silip Esma' ya baktı. Genç kız hafif tebessümle yere bakıyordu.
Derin nefes aldı adam, elini cebine attı bakkaldan aldığı şekeri çıkardı genç kızın yanına gidip oturdu. Elindeki şekeri uzattı. Bir şekere bir kendine şaşkın şaşkın bakan kızın yanaklarını sıkmamak için kendini zor tuttu.
"Cam şeker, dün bakkalın önünde bakmıştın ama alamadın. Bende canın çekmiştir diye alayım dedim." Gülümsemekten yanakları ağrımıştı genç kızın ne de güzel düşünmüştü genç adam. Kızın gözünün nereye değdiğine bile dikkat etmişti. Tadını merak ettiği şekeri adamın elinden aldı. Alırken birbirine değen parmak uçlarında bile bir köyü aydınlatacak elektrik akımının geçtiği anlaşılabilir bir gerçekti. Yoksa bu iki gencin böyle heyecanlanmalarının birbirlerinden başka sebepleri olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Allı Gelin
RomantikGüzel ama bir yandan da yaman olan köylü güzeli Esma' nın evinin kapısı görücülerden aşınmıştır. Görücüye gelen beyoğulları ya ipsiz sapsız ya da çapkınıdırlar. Esma ardını dönüp bakmaz onlara. Ailesi de zaten kızlarını verme taraftarı değildirler...