21. Bölüm

4.2K 315 23
                                    

Herkesin hayatında yaşadığı acı veya tatlı birçok dönüm noktası vardır. Yaşanan felaket herkes  için acı bir dönüm noktasıydı. Herkeste yara açılmıştı. Kimisinde büyük belki de geri dönülmez yaralar... Nur, en büyük yaralarını ilk önce babasının vefatında sonra da annesi, yengesi ve yeğeninin vefatında aldı. Oysa eskiden Yiğit'i düşünür babasından sonra en büyük yarası diye severdi. Ama genç adam gerçekten de yara olmuş, kabuk bağlamak yerine o yaraları deşmişti. 

Genç kız, aldığı haber sonrasında  saatlerce tavanı izlemişti. Yaşadığı olaydan iki gün sonra taburcu olmuştu. Felaketin ardından kırk gün geride kalmış köyde ölenlerin kırkı için mevlit okutuluyordu. Nur ve abisi taburcudan sonra Esma' ların evinde kalmışlardı. 

Nur, ağzını açıp tek kelime etmiyordu. Değil kimseyle can yoldaşı biricik arkadaşıyla bile konuşamaz olmuştu. Herkes korkuyordu ama en çok da her adımını ölüm gibi sessizce izleyen genç adamın canından can gidiyordu. Deli Tahir bir güzele çok yanlış bir zamanda tutulmuştu. Biliyordu Nur gelmezdi, gelemezdi. 

Nur dışında acıyla kavrulan göçüp gitmek isteyen bir de abisi vardı. Ali, artık hiçbir yere sığamaz olmuştu. Kardeşi taburcu olur olmaz yevmiyelik işlerde kendini hırpalarcasına çalışır olmuştu. Ama olmuyordu, kendini bu memleketten sürgün etmek istiyordu. Daha hızlı olsaydı sevdiklerinin üstüne siper olup onları kurtarabilirdi. Dere kenarında, uçurumda, kafasına dayadığı silahla ölmeyi istedi ama yapamadı. Biricik kardeşi harap durumdayken yapamazdı. Ama bu memleketten gitmek ona farz olmuştu. Kardeşinin iyi olmasını ve yuva kurmasını bekleyip çekip gidecekti. 

Nur, ilk kez evden adımını atacakken dışarıda oturan Mehmet emmisi ile abisinin konuşmalarına kulak kesildi. 

"Emmi, boşuna ısrar etme. Hele bir kardeşim iyi olsun da belki isterse iyi bir kısmet ya da yüzünü güldüren olur da onunla mutlu olursa giderim buralardan. Yoksa daha da dayanamam. Biliyom günahtır ama yok içimdeki yangını bir tek ölüm söndürür. Ben burada kaldıkça ölürüm emmi. Her şey her yer anam, Zehram, kınalı kızım kokuyor sanki." 

Ölüleri hatırlatan şey nesneler değil de onlarla yaşanılan anılar olduğunu bilemedi genç adam. O anılar hatırından hiç silinmeyecekti. 

Nur duyduklarıyla kaskatı kesildi. Abisinin intihara teşebbüs ettiğini başkalarından istemeyerek de olsa duymuştu ama işin bu raddeye geldiğini bilemedi. Suçlu hissetti kendini. Abisi kendisinin bir gülümsemesini mutlu olmasını beklerken o kimseyi düşünmemişti. Mutfağa arkadaşının yanına gitti.

"Esma, yardım edeyim mi?" Esma, duyduğu sesle afallasa da belli etmedi. Arkadaşına dönüp burukça gülümsedi. Ne zamandır bu anı beklemiş umudunu yitirmemişti. 

"Gel Nurum. Meydana şeker götürülecekmiş şu leğenlere koyduydum götürelim olur mu?" Kafasını sallayarak onayladı Nur. Helva yapılacağı için Mehmet efendi şekeri kendisinin alacağını söylemiş diğer köylüler de aralarında para toplayarak helvanın malzemelerini almışlar ve yemek yapmışlardı. 

Kapıdan çıkan iki genç kızla Mehmet efendi yerinden kalktı.

"Durun kızım abileriniz götürsün onları."

"Yok baba, götürürüz hemen ağır da değil zaten. Siz evi kilitler gelirsiniz." İki kız da hızlı hızlı adımlarla köy meydanında büyük kazanın altına odun dolduran Fatma kadının yanına geldiler. 

"Hah geldiniz mi canlarım. Hele koyuverin onları da yemeklere bakın. Zilli Naciyeyle yandaşlarını yemeğin başına koymuşlar da bir boku becerememişler. Tuzu yağı eksikti bir bakın bakam." 

İki kız kahvehanenin karşısına koyulmuş yemek kazanlarının yanına gittiler. Diğer kızlar oturmuş çene çalmaktan başka bir şey yapmıyorlardı. Esma sabır çekip yemeğin yanına gelince pilava üzgünce baktı, Allah' tan suyu yeni koyulmuştu da tuzunu hemen ayarladı. Diğer yemeğe de arkadaşı yağ koyacağı sırada Naciye ayaklandı.

Allı GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin