28. Bölüm

3.7K 244 22
                                    

Mehmet Efendi' nin iki koluna Yusuf ve Ali girmiş. Geride ise Fatma kadın, Yavuz, Yiğit ve Mehmet Efendi' nin erkek kardeşleri duruyordu. Herkes gördüklerini idrak ettikten sonra Ali kardeşine baktı.

"Nur, abicim noluyor burada." Genç adam dişlerini sıkarak söylediği sözcükler ile sinirini dizginlemeye çalışıyordu. Öfkesi, kız kardeşinin çöpü tutarmış gibi tuttuğu adamaydı. Büyüklerinin yanında olduğundan sakin kalmaya çalışıyordu.

"Abim, uyuyorduk. Bu ırz düşmanı geldi, sizin yokluğunuzu fırsat bilip. İçmiş bir de leş kurusu Esmam diye sayıklayıp duruyordu pislik."

Yavuz' un vücudundaki tüm tüyler şaha kalktı. Evin önüne kadar gelmiş bir de sayıklayıp durmuştu öyle mi? Bir an kanı dondu, ya Esma' ya bir şey olsaydı. İcabına bakacaktı bu pisliğin. 

"Yiğit gel, babamın koluna gir de şunu götüreyim ben de." Aklından yapacağı işkenceleri planladı, savunmasız gördüğü kadınları rahatsız etmek neymiş o zaman görecekti bu puşt. Nur ' un elinden alır almaz arabaya ilerledi, sevdiğine dönüp bakamamıştı bile. 

Diğerleri ise Mehmet Efendi' yi içeri götürmekle meşguldüler. Fatma Kadın kocasının yatağını damdaki sedire serdi, diğerleri de adamın banyo yapmasına yardımcı oluyordu. Her ne kadar adamın zoruna gitse de çektiği işkencelerden kolunu dahi kaldıramıyordu. Kendisine işkence yapanlara öfkesi veya kini yoktu ama ülkeyi bu hale getirenlere ettiği beddualarla kan kusturabilirdi. 

Sonunda adamı yatağına yatırır yatırmaz uykuya daldı. Diğerleri ise ellerini açıp şükrediyorlardı lakin, Mehmet Efendi' nin bu duruma gelmesi kendilerini yiyip bitirmişti. Fatma Kadın ve Esma' nın yaşları dur durak bilmeden akıyor Nur ise onların yanında arada sırtlarını sıvazlayarak arada sarılarak sakinleştirmeye çalışıyordu. Genç kız, Mehmet emmisini görünce rahatlamıştı ama emmisi çıktıysa Tahir' in de çıkması gerekiyordu. Sorması lazımdı fakat utanıyor bir yandan da kendine sinirleniyordu. Abisi, kardeşinin arada kıvranmalarını görünce kadınlar da biraz sakinleşince Nur' a döndü. 

"Biraz daha sorguya çekeceklermiş Tahir' i. Ülkücülerle münasebeti olduğundan kolayca bırakamazlar. Ağzını bıçak açmıyormuş zaten biz de göremedik, konuşmadıkça da sorgusu devam edecek. Mehmet emmi ve Yavuz da birkaç tanık ve ispat ile ancak çıkabildi zaten. Birilerini araya katarak da olabilecek iş değilmiş onu gördük zatı. "

Nur, kafasını sallayarak onayladı abisini. Neden konuşmayıp işkence çekiyordu ki. Ne zaman çıkacaktı, ya dayanamaz da ölürse. Titredi genç kız, ne soğuktan ne de başka bir şeydendi. Genç adamın ölebilecek olması ürpertti, bir tanışıklığı vardı nihayetinde üzülürdü. 

Esma, babasının ve sevdiğinin geldiğini görünce donakalmıştı sevinçten. Ama bedenlerinde gördüğü yaralar kalbinin sıkışmasına neden olmuştu bile. Sevdiğinin giderken aksadığını ve yüzündeki morlukları gördüğü için zaten endişelenmişti bir de adamı alıp ortalıktan kaybolmuştu. Ya o pislik, kendine gelir de Yavuz' a bir şey yaparsa. Ayaklandı ve babasına baktı. Çok özlemişti, üzerini örterken öptü, sarıldı. Ona bir şey olacak düşüncesine kapılmamış ve beklemişti, çok şükür gelmişlerdi.

Odasına geçip penceresinin önüne oturdu. Bekledi belki sevdiği bu gece onu görmeye gelir diye aradan geçen birkaç saat sonunda dayanamadı, bir türkü söyledi. Birkaç kez tekrarladı aynı türküyü, son kısma gelince dışarıdan gelen tıkırtı ile sesini kıstı.

"Dağlar duman olur.
Çayır çimen olur.
Ben yari görmezsem .
Halım yaman olur
Halım yaman olur vay. " 

Genç adamla birlikte türkünün son kısmını söyledi. Yavuz pencerenin tam önüne gelemiyordu. Biliyordu sevdiği, yüzündeki yaraları görmüştü ama yine de üzmek istemedi. Biraz bakıp gitmeyi düşünüyordu. Fakat sevdiğinin de türküde söylediği gibi hali yamandı. Bu gece gül güzelinin yanında yatacaktı. Bir yandan hasret giderirken bir yandan da teselli verecekti. Yanında olmadığı zamanların tesellisiydi.

Allı GelinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin