Ölümü yakından görmeyen herkes varlığını çoğu zaman unutur. Esma daha önce bu korkuyu yaşamadığı için bilmiyordu. Öyle büyük şoktaydı ki, ikinci annesini kaybetmişti. Canının canı gitmişti. Bu acıyı kendisi bile kaldıramayacak durumdayken Nur ve Ali abisine nasıl destek olacaktı bilmiyordu.
Geçen iki günün ardından ölüler gömülmüş, iki ağır yaralı vefat etmişti. Herkes kendi yarasıyla uğraşıyordu ama Ali ile Nur için de herkes bir ağıt yakıyor, acı çekiyordu. O minibüs birçok aileye mezar olmuş, kimisi anasını kimisi babasını kimisi de Ali gibi bacısı hariç ailesini bırakmıştı o minibüsün içinde. Acısı ağırdı genç adamın evet ama kalbi de kaldırmıyordu bugünkü aldığı haberi. Sakinleştiriciyle tekrar uyutulmuştu.
Geçen günlerde Nur, gittiği hastanede uyanamamıştı. Güzel kızı, arkadaşı her gün gelip yokluyordu. Gözlerini açmasını herkes bir yandan dört gözle beklerken bir yandan da korkuyorlardı. Ne söyleyeceklerdi, nasıl hesap vereceklerdi. Anan öldü, yeğenin anasının kucağında ikisi de gözlerini yumup abini ve seni öksüz ve yetim bıraktı diye kim söyleyebilirdi ki.
Ali, kalan tek canıyla geçen on üç günle ölüp yeniden dirilmişti. İkinci gün düşünmüştü ölümü, gidip yüksekçe kayalıktan atlamayı koymuştu kafasına ama bir canı vardı geride. Onu nasıl bırakacaktı. Kimse zaten kendisinden medet umamıyordu, bakışları değişmişti genç adamın. Çaresizlik, bir yerde can bulsaydı o Ali olabilirdi işte. Yaşayan ölünün kanlı canlı kanıtıydı.
Cebinden çıkardığı çorap ve yazmayı bilmem kaçıncı kez kokladı. Karısı ve kızından kalanlar bu değildi ama kokularını en net aldığı bu parçalardı. Kokusu gitmişti belki ama sanki üstlerinden yeni almış gibi kokuyordu. Yine kardeşinin kapısının önünde oturmuş bekliyordu. Ne geleni fark ediyordu ne de gideni. Sadece kardeşinin iyi olduğunu duysa yeterdi.
Esma ve annesi sabah gelen Yavuz ve Tahir ile geldiler hastaneye. Kimse konuşmuyor anlaşılmış sessizlikle her gün ziyarete geliyorlardı. Esma ve Fatma kadın değerlilerini görmek zorundaydılar, Yavuz da onları getirip götürmekle görevliydi fakat Tahir her gün kendini neden o cam pencerenin önünde bulduğunu bilmiyordu. Ali' ye her seferinde başkaları aracılığıyla yardım gönderip uzaktan bir kişi ile genç adamı ve içerdeki kızdan gelecek haberi izleyen birini neden görevlendirdiğini en azından şimdilik bilmek istemiyordu.
Fatma kadın her zamanki gibi kapının önünde oturan Ali' yi gördü. Uykusuzluğu gözlerinin morluğundan belli oluyordu. Fatma kadın, hissettikleriyle içinin yangınını dışarıya yansıtsa her yer küle dönerdi. Üçüncü oğluydu Ali, elinde büyümüştü. Evliliğinde bile arabulucu görevi görmüş, kız tarafının gönlünü hoş tutmuştu. Şimdiyse karşısında bir harabe vardı.
Her zaman yaptıkları gibi odanın karşısındaki sandalyelere oturdular. Birkaç saat öylece oturup tekrar gideceklerdi. Eğer biri gelip beklemeye devam edin uyanacak deseydi gözlerini kırpmadan günlerce beklerlerdi. Bilmeden bile her gün devam ediyorlardı. İçerideki monitörün sesi değişince herkes birbirine bakmakla yetindi. Herkesten önce ayaklanan Ali bağıra bağıra doktoru çağırıyordu.
"Doktor! Doktor, nerdesin! Olmaz, şimdi olmaz Nur. Beklettin bizi, ayakta kaldım senin için." Çıldırmış gibi bağırıyor etrafında dönüyordu. Gelen hemşireler ve doktor odaya girmiş, içeride curcuna oluşturmuşlardı.
Ali' nin iki kolundan tutan Tahir ve Yavuz, genç adamı zapt edemiyorlardı. İçlerinden onu durdurmak da gelmiyordu, acısına ortak olmak istiyorlardı sadece. Geçen birkaç dakikanın sonunda çıkan doktorla Ali ve Fatma kadın doktorun yanında bittiler. Lafa ilk atılan Ali olmuştu.
"Kurbanın olam doktor. De hele uyanacak de, varımı yoğumu önüne serem." Doktor karşısındaki bitap düşen adamla burukça tebessüm etti.
"Küçük hanımın bazı değerleri normale dönüyor. Ne zaman uyanmak isterse uyanır. Durumu iyiye gidiyor merak etmeyin." Ali aldığı haberle sımsıkı sarıldı doktora.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Allı Gelin
RomanceGüzel ama bir yandan da yaman olan köylü güzeli Esma' nın evinin kapısı görücülerden aşınmıştır. Görücüye gelen beyoğulları ya ipsiz sapsız ya da çapkınıdırlar. Esma ardını dönüp bakmaz onlara. Ailesi de zaten kızlarını verme taraftarı değildirler...