Hayatınız boyunca hep sevgiyle kalın, saygıyla kalın, aşkla kalın ve de kitabımı okumaya devam ederek kalın.
Keyifli okumalar dilerim.
(🎭)
Bölüm Sözü
Seni ve sizi ilk gördüğüm an,
bana ve bize ilk darbeyi vurduğunuz andı..
Şayet yıkım getirenler, yıkıp gideceklerdi...H. G
(🎭)
Odamın penceresinden dışarıyı izliyordum. Hava yağmurluydu. Bazı yağmur damlaları yere düşmek yerine pencereme düşmeyi tercih ediyordu. Bu kararlarına saygı duyuyordum. İstedikleri yere düşmekte hakları vardı. Herkes özgürdür. Yağmur damlaları bile. Kollarımı birbirine dolamış, izlemeye devam ediyordum bu özgür yağmur damlalarını.
Düşünüyordum, hem de birçok konu hakkında. Çok şey düşünüyordum. Ben derin düşüncelere, yağmur damları ise camıma düşmelere doyamamıştı. Öylesine bir anda takılıp kalmıştık. Kapım, öylesine bir anın içerisinden beni çıkarıp almak istercesine sesli açılmıştı. Kafamı pencereden alıyor, kapıya doğru çeviriyordum. Gelen bu koca evdeki benden başka yaşayan tek insandı. Hatta o sadece bu evdeki tek insan değil, hayatımdaki tek insan, tek akrabam, tek dayanağımdı. Bu adam benim babamdı. Sağ elinde bastonu, kapının girişinde durmuş, bana bakıyor, beni izliyordu.
Benim babam sözlerin adamı değildir. Gözlerin adamıdır. Çok konuşmazdı. Gözlerine bakınca anlaşılırdı, orada ne kıyametler kopup kopup durduğu. Yine kopuyordu kıyametler gözlerinde. Bu sefer ki farklıydı ama. Kopan kıyamet benim kıyametimdi. Elinde tuttuğu bastona kaymıştı gözlerim. Yıllardır sağ elinde dururdu o siyah baston. Pek bir süsü yoktu. Dümdüz siyah bastondu. Sadeliklerin adamıdır aynı zamanda benim peder. Öyle süslü şeyleri sevmez. Ben severim yalnız. Süsü severim sevmesine, ama süslü olmayı hiç beceremem. Orası da ayrı hikayeydi.
Devam ediyordum babamın elindeki bastona bakmaya. Babam da bana olan bakışlarını sürdürmeye devam ediyordu. Tahminimce iki taraf da çok konuşuyordu ama kafasının içinde. Çünkü ağzımız kilit vurulmuşçasına hiç açılmamıştı. Biz de böyle baba-kızdık işte. Derken bastonu tutan elini hareket ettirmişti. Bu bir uyarıydı. "Alış artık. Hayatımın bir parçası, bu olmadan doğru düzgün yürüyemez bile senin baban," demenin en kısa hâliydi aynı zamanda. Demesi kolaydı be baba. Sen benim gözümde gördün mü hiç kendini? Kimseye muhtaç olamazsın sen. Bir tahta parçası olmadan yürüyememekte neymiş?
"Beni takip et!"
Onca uzun bakışmanın sonunda babamın dudaklarından dökülen kelimeler bunlardı işte. Yine bir emir cümlesi. Bana da itaat etmek düşerdi. Onu takip etmiştim. Onun aksine odamın kapısını açık bırakmak yerine sakince örtmüştüm. Kapıyı kapattırken sakindim de bu sakinliğimi tüm gün koruyabilecek miydim? İşte orası bilinmeyen kısmıydı işin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLDEN ELBİSEM
Actionİlk yalancının ilk yalanı, toprağa düştüğü andan itibaren, yatsıdan sonra yanan mum ona bebek gibi bakacaktı. Yalanın tohumu büyüyecek ve çiçek açacaktı. Çiçeği görenler, ona "Lotus" adını verecekti. Lotusun ardından gelen kendi kaderini, 14'ün lane...