Merhaba arkadaşlar, bu yeni bir bölüm değil. Malum, artık pek yeni bölümlük halimiz kalmadı. Ancak bunu yapmayı uzun zamandır istiyordum, düşünüyordum. Ben kitabım için editler yapıyorum ve bunu yapmayı çok seviyorum, beni rahatlatıyor. Ayrıca bana katkı sağlıyor, kitabım büyüyor. Ancak edit yaparken bir şeylere dikkat etmek zorunda olmaktan artık yoruldum. En azından editlerimde Hera ve Melisa isimlerini yan yana, bir arada veya ayrı ayrı kullanamıyorum. Üstelik kitabım onlara aitken bile bunu yapamıyorum.
Nedeni çok açık: okuyucu kitlesi taraf tutuyor. Bir taraf Melisa hayranı, bir taraf Hera hayranı. Özellikle Melisa hayranları tarafından çok fazla sıkıntıya uğruyorum. Bazıları, empati yaparken Hera'yı fena halde eleştiriyorlar. Hera'ya "metres" diyorlar, hatta "kuma" diyecek kadar ileri gidiyorlar. "Onursuz, gurursuz, haysiyetsiz" gibi ifadelerle Hera'yı aşağılıyorlar. "O sevgi en başta Melisa'nın hakkıydı" gibi yorumlar da yapıyorlar. Melisa ile empati yaparken Hera'ya karşı antipati besliyorlar.
Bunların önüne geçemiyorum, çünkü kitabın yazarı olduğum için taraf tuttuğumu düşünüyorlar. Üstelik bunu kitabımı okumayanlar değil, okuyanlar yapıyor. Bu da durumu daha da vahim kılıyor.
Eğer kitapta Arem'i anladıysanız, zaten kitabı anlamışsınızdır. Bizim anekdotumuz bu. Evet, kesinlikle bunu söyleyebilirim: baş veliahtı anlayan kitabı tamamen anlar, anlamayan da zaten saçmalıyor.
Kısaca Arem'den bahsedelim.
Arem 8 yaşında kendi öz anne ve babası tarafından terk edilmiş biri. 18 yaşına gelene kadar aile bireylerini görmemiş. Bu olayı, sırf başrol karakterin acı çekmesi için yazdığımı düşünenler var galiba. Oysa bu olay, kurgunun gidişatını etkileyen ve Arem'in karakterini oluşturan bir detay. Arem, ailesi tarafından terk edilip ailesiz kaldığı için hep aile özlemiyle büyümüş biri.
Belki ilerleyen zamanlarda kitaba ekstra özel bölümler yazarım, geçmiş sahnelerle ilgili. Çünkü bunu birçok kez dile getirdim, ama sanırım bir bölüm niteliğinde yazmadığım için unutuluyor, es geçiliyor. Arem, veliahtlar arasına ilk girdiğinde konuşmuyordu, hiçbiriyle sohbet etmiyordu, arkadaşlık kurmuyordu. Hep uzak duruyordu, bu durumun sebebi aslında terk edilmiş bir çocuk olmasıydı. O dönem Melisa, ondan hoşlanmaya başladı ve sürekli onunla ilgileniyordu, ama Arem onu sürekli reddediyordu. Ailesi tarafından terk edilmiş bir çocuk olarak, birinin onu gerçekten sevmeyeceğini düşünüyordu, Melisa'nın sevgisine inanmıyordu. Sonunda Melisa, onu terk etmeyeceğine inandırdı. Arem 18 yaşında Melisa'ya evlenme teklif etti. Ben bundan daha ütoptik bir şey yazabilir miyim? Daha 20 yaşında olmayan bir adam, 18 yaşında aşkından geberse de yataklara düşse bile evlilik teklif edemez, evlenmek istemez.
Dediğim gibi, Arem'i anlayanlar zaten Arem'in Melisa'ya 18 yaşında evlenme teklif etmesinin sebebini, Arem'in aile özlemiyle yanıp tutuşmasından ve hep bir ailesi olmasını istemesinden kaynaklandığını zaten bilirler.
Şimdi gelelim "tanrıça"ya. Kitabın tam olarak hangi yerinde Hera ve Arem'in bir araya gelme sebebi Hera'nın ona olan aşkından kaynaklı şeklinde bir metin geçiyor; kitabın yazarı olarak, böyle bir şeyden benim haberim yok. Bildiğim kadarıyla, Hera'nın asker olan babası onu gizli bir operasyona dahil ediyor ve babasının ricası ve talebiyle Hera, Veliahtlar operasyonuna katılıyor. Yine de, Hera'nın Melisa'yı bildiğini ve Baş Veliaht'ın ölen sevgilisi olduğunu biliyor olması sebebiyle bölümler içinde Arem'den uzak durduğunu, ona zerre güvenmediğini ve hep geri adım attığını görüyoruz.
Ama bana illallah geldi artık. Kitabı okuduğunuz halde nasıl Hera'nın Arem'in peşinden koştuğu ve sanki ona olan aşkından dolayı kitabın başlamış gibi ilerlediği şeklinde cümleler kurabiliyorsunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLDEN ELBİSEM
Actionİlk yalancının ilk yalanı, toprağa düştüğü andan itibaren, yatsıdan sonra yanan mum ona bebek gibi bakacaktı. Yalanın tohumu büyüyecek ve çiçek açacaktı. Çiçeği görenler, ona "Lotus" adını verecekti. Lotusun ardından gelen kendi kaderini, 14'ün lane...