Teslim

1.1K 111 46
                                    

Denize açıldığımızda gözüm ülkemdeydi.

Savaşın görünüşü uzaklaşmamıza rağmen belli oluyordu.

Kaptan yanıma gelirken dolan gözlerimi saklamak için derin nefesler aldım.

"O korsanları nasıl bulacağımızı biliyor musunuz prenses? Uçsuz bucaksız denizlerde bir gemi bulmak zor olur."

"Onların da yakın bir çevrede olacağını düşünüyorum lakin net bir fikrim yok."

"Teşekkürler prenses, onları bulacağız."

"Kaptan!" diye bağıran asker ile kaptan, ona döndü.

Ben ise askere bakacakken gözlerim, bize doğru son sürat hareket eden gemiye takıldı.

"Topları doldurun!" diye emir veren kaptana "Savaşmak doğru karar mı?" diye sordum.

"Prenses gemilerinde fazla korsan yok. Onları aklayıp karadakilere yardım edebiliriz. Gemilerini denize gömebiliriz."

"Onlar insan değil. Tehlikeli olabilir."

"Prenses gemiden gemiye savaşırken bir sorun olmaz."

"Emin misiniz kaptan?"

"Eminiz prenses. Siz zarar görmemek için toplantı odasına gidin lütfen."

Kaptana güvenerek dümenin altındaki odaya girerken içimde bir sıkıntı vardı.

Bize doğru gelen korsanlar büyük bir tehlikeydi ve kaptanın onları yeterince gözünde büyüttüğünü sanmıyorum.

Yarkın'ın verdiği yüzüğü elimde sıkıcı tutarken gelinliğime baktım.

İsteksizlik, sadakatsizlik ve mecburiyet.

Gencer ile ilişkimde beni tanımlayan özelliklerdi.

Belki de benim evliliğe olan tepkim evrenin dikkatini çekmiştir.

Top sesleri duyulurken kapıyı aralayıp dışarıya baktım. 

Korsan gemisi kendiliğinden parçalara ayrılıyordu. 

Anlam veremeyerek parçaları ayrılarak bize gelen gemiye baktığımda şok içinde donakaldım. 

Gemi mürettebattan oluşuyordu.

Geminin güvertesi, dümen, duvarları...

Mürettebattan oluşuyordu.

Gemiden ayrılan mürettebat bize doğru yüzüyordu.

Odadan çıktım ve dümende olan kaptana "Geri çekilin çabuk!" diye bağırdım. 

"Prenses gemileri parçalanıyor. Yenebilecek durumdayken kaçarsak karadakilere ihanet etmiş oluruz."

"Hayır, gemilerinin parçalanması bizim için iyi değil. Gemi mürettebatın ta kendisi!"

Kaptan ne olduğunu anlamazken "Bu bir emirdir! Savaşmıyoruz! Şimdi gemiyi buradan olabildiğince hızlı uzaklaştırın, yoksa bu ölümümüze sebep olacak!" diye bağırdım.

Kaptan diğerlerine emir verirken gemi sarsıldı.

Koşarak güvertenin kenarına gittim ve aşağı baktım.

Aşağı bakar bakmaz karşılaştığım onlarca korsan yüzünden geriye kaçındım.

Kaptan, "Prensesin çevresinde koruma çemberi oluşturun ve canınız pahasına savaşın!" diye emir verirken korsanlar gemiye tırmanmıştı.

Direkt saldırıya geçen korsanlar askerleri tek tek öldürürken kaptana "Bana da kılıç verin!" dedim. 

Kaptanın ikinci kılıcını alırken aklımda Yarkın ile konuşmam dolanıyordu.

"En azından göstermelik bir kılıcım olsun."

"Göstermelik kalacağını sanmıyorum."

"Gözünün dibinde durur, hiç kullanmam."

"İnanayım mı?"

"Çevremi beni öldürmek isteyen korsanlar sarsa da mı kullanmayacağım?"

"Kılıç çekersen şansın olmaz. Seni iki hamlede öldürürler."

"Şansımı denersem beni bırakacaklarını söylüyorlarsa?"

"Yalandır. Seni ne yaparsan yap bırakmazlar."

"Onu derken başıma silah dayarlarsa? Zaman kazanmak için de mi kılıcımı çekmeyeyim?"

"Ne kadar zaman kazanabilirsin ki?"

"Denemekten zarar gelmez."

"Gelebilir."

Beni, diğerlerini ne yaparsam yapayım bırakmayacaklardı ama onlara tutsak olarak kendimi verebilirdim.

Elimde sıkı sıkıya tuttuğum yüzüğü parmağıma geçirdim ve "Bu yüzüğün anlamını bilen bir korsan var mı aranızda?" diye bağırdım. 

Korsanlar bana dönünce korkuyla devam ettim.

Bu hareketim ölümümü ya hızlandıracak ya da yavaşlatacaktı.

"Kaptan Yarkın neden bir kadına bu kadar önemli bir yüzüğü versin?"

"Ne demek istiyorsun?" diye soran korsana "Yarkın için değerliyim. Beni esir almanız Yarkın'dan istediğiniz her şeyi alabileceğiniz anlamına gelir." dedim.

"Yarkın ile işimiz yok. Uğraşmaya değmez."

"Emin misiniz? Beni birçok korsan ister. Yarkın, Bercis, Dilhan... Hatta Gökbey. Beni alırsanız onlara karşı büyük bir kozunuz olmuş olur."

Korsanlar düşünürken "Askerlerimi bırakın ve benimle buradan uzaklaşın. İki tarafın da işine gelir bu." dedim.

"Anlaştık." diyen korsan ile teslim olduğumu göstermek için elimdeki kılıcı yere bıraktım.

Anlaştık diyen korsan beni tutup çekerken adamlarına "Öldürün." dedi.

Korsanlar askerleri öldürürken "Anlaşmamız böyle değildi!" diye bağırdım.

"Yarkın sana öğretememiş sanırım. Korsanlar yalan söyler." 

"Korsanlar değil, sizler yalancısınız."

Korsan gülerken diğerlerine "Gemiyi oluşturun. Karadakileri de alıp gidiyoruz." dedi.

En azından karadakileri şimdilik kurtardım, diye geçirdim içimden.

Gencer beni gönderdiği için pişman olacaktı.

Üzgünüm Gencer ama deniz beni kendisine çekiyor.

Korsan PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin