İpler

1.4K 146 139
                                    

Babamların yanına gittiğimde Gencer oturduğu yerden kalktı. 

"Artık çıkmam gerekiyor."

Babam, "Bir kez daha sarılayım, gel." dediğinde gülümseyerek ona sarıldım. 

Babam, "Dikkatli git." dediğinde ondan ayrıldım ve "Endişelenme. Güvenle gidip geleceğim." dedim.

Gencer'e döndüm ve "Görüşürüz." dedim.

"Görüşürüz prenses."

Babam, "Benim işim var. Gencer sen Asena'yı geçir." diyerek gittiğinde Gencer ile yalnız kalmıştık.

Babamın gitme sebebinin işi değil de bizi yalnız bırakmak olduğunu biliyordum. 

"Prenses." diyen Gencer'e "Asena diyebilirsin." dedim.

"Asena mı?"

"Evet. Sonuçta evleneceğiz. Yalnızken resmiyete gerek yok."

Komutan kendisine kendi ismiyle seslenmeme izin verdiği için ben de aynısını yapmıştım. Umarım bunda bir anlam aramaz.

"Deneyeceğim." dediğinde tebessüm ettim. 

"Artık gitmeliyim."

"Görüşürüz prenses... Asena."

"Görüşürüz komutan."

Odadan çıkmama bir adım kalmışken "Prenses." diyen Gencer'e döndüm. 

"Efendim."

Hiçbir şey demeden yanıma gelip sarıldığında ellerim havada kalmıştı. 

"Çabuk dön, olur mu?"

"Sen de ben döndüğümde burada ol."

"Olurum."

Benden ayrıldığında gözlerine baktım. Bana bakıyordu.

"Sizi özleyeceğim prenses."

"Ben de komutan."

Bu dediğime inanmıyordum ama belki özlerdim. 

Kim bilebilir?

"Artık gerçekten gitmeliyim." dedim ve kapıyı açtım.

Babamın kapının dibinde olduğunu görünce gülerek "Hoşça kal baba." dedim.

"Görüşürüz."

Nira'nın hazırladığı bavulu aldıktan sonra saraydan çıkmayı başarmıştım. 

Arkamdan bakıyor olmalılardı. Biraz normal ilerleyip sonra orman yoluna sapabilirdim.

Planladığım gibi ormana gittiğimde beni bekleyen Yarkın ile karşılaştım. 

"Gelmeseydin prenses."

"Anca saraydan ayrılabildim."

Yarkın üstümü inceledikten sonra "Geç kaldığın için acele etmemiz gerekiyor. Üstünü çıkar." deyince ona anlamayarak baktım.

"Ormanın ortasında mı?" 

"Bizden başka kimse yok. Rahatça üstünü değiştirebilirsin."

Gizli geçidi işaret ederek "Orada giyineyim bari. Daha rahat olur." dedim. 

"Haydi öyleyse." diyen Yarkın ile içeri geçtim.

Yarkın arkamdan içeriye girdikten sonra getirdiği bez poşetten kıyafet çıkardı.

"Bunları giy."

Yarkın'a arkamı döndüm ve elbisemin sırf kısmında olan ipler için "Çözebilir misin?" diye sordum. 

"Rahatlık varken niye ipli, düğümlü kıyafetler giyiniyorsunuz." diye söylenerek elbisemin iplerini çözen Yarkın'a "Ben de memnun değilim ama yapacak bir şey yok." dedim.

Yarkın elbisemin iplerini çözünce elbisemi kollarımdan çıkardım ve belimden kayıp düşmesin diye tuttum.

"Korse de var."

Yarkın bıkarak hançerini çıkardı ve korsenin iplerini kesti.

"İşte oldu."

"Korsemi kestin!"

"Seni özgürlüğünü kısıtlayan iplerden kurtardım." 

Korsem düşmesin diye tutarak Yarkın'a döndüm "Arkanı dön." dedim.

Yarkın dediğimi yaptığında üstümdekileri çıkararak getirdiklerini giydim. Bir yandan da Yarkın'a bakıyordum. 

Kıyafetlerin ağır bir kokuya sahip olduğunu fark ettiğimde "Bu kıyafetleri nereden buldun?" diye sordum.

"Daha önce yattığım bir kadından kalmış. Gemide bulunca giymen için sana getirdim." 

"Başkasının pis kıyafetlerini mi getirdin bana?" diye sordum, şaşkınlıkla.

"Pahalı, özel dikim bir elbise getirmediğim için üzgünüm prenses."

"Dalga geçme Yarkın. Sadece elbise alışmadığım bir düzeyde pis ve gömleğin ilk düğmeleri yok." dedim.

"O düğmeleri ben koparmış olabilirim."

"Bunu bilmesem de olurdu."

"Konuyu açan sendin."

"Kendi belamı buldum zaten, bir de sen zorlama."

Yarkın gülerek "Giyindin mi?" diye sorunca "Giyindim." dedim.

Bana döndüğünde cebinden bir matara çıkardı.

"İçinde rom var, biraz iç." dediğinde matarayı alıp bir yudum aldım.

Yarkın, ben romu içerken elime vurunca rom üzerime dökülmüştü.

"Ne yapıyorsun?" diye sordum.

"Seni bir korsana çeviriyorum."

"Üzerime rom dökerek mi?"

"Rom kokusu olmayan bir korsan olmaz."

İstekle "Bence kılıcı olmayan bir korsan da olmaz." dedim. 

"Kılıç kullanamayan bir korsan da olmaz ama seni gemime alıyorum."

"En azından göstermelik bir kılıcım olsun."

"Göstermelik kalacağını sanmıyorum."

"Gözünün dibinde durur, hiç kullanmam."

"İnanayım mı?"

"Çevremi beni öldürmek isteyen korsanlar sarsa da mı kullanmayacağım?"

"Kılıç çekersen şansın olmaz. Seni iki hamlede öldürürler."

"Şansımı denersem beni bırakacaklarını söylüyorlarsa?"

"Yalandır. Seni ne yaparsan yap bırakmazlar."

"Onu derken başıma silah dayarlarsa? Zaman kazanmak için de mi kılıcımı çekmeyeyim?"

"Ne kadar zaman kazanabilirsin ki?"

"Denemekten zarar gelmez."

"Gelebilir."

Ofladım ve "Sadece kullanımlık olacak, söz." dedim. 

Yarkın memnun durarak kılıç verdiğinde sırıttım.

Korsan PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin