Herşeyin insana içinden çıkılamayacak kadar düğümlenmiş olduğunu hissettiren dönemler oluyordu. Ağlamak ve rahatlamak istiyor ama yapamıyordun. Güçsüz görünmemek için gözyaşlarını içine atman gerekiyordu.
Hayatın boyunca inandığın tek şeyden vazgeçmen gerektiğini hissetmek çok zordu. Öfkeni kontrol altına almak en zoruydu. Etrafına zarar vermek ve kendisine acı veren herkesi acıyla boğmak istiyordum.
Gözlerimi açtığımda kulaklaklarıma şöminenin ateş sesleri geliyordu. Başımı tutarak doğrularak nefesimi bıraktım.
"Günaydın."
Arkamdan gelen o ses beni korkutmuştu. Hızla arkamı dönüp ona baktığımda viskisini yudumlarken boş bakışlar atıyordu bana.
"Babamdan haber var mı?"
"Yok." diyerek ayağa kalkıp gitmeye başladığında yeniden konuştu.
"Mutfakta yemek var, tansiyonun düşmüş. Onları ye."
Üzerimdeki battaniyeyi kenara atıp yerden destek alarak ayağa kalkmayı başarmıştım.
Ateş yukarı kata çıkmıştı. Son tartışmamızı hatırlıyordum. Bu yüzden hiçbirşey yapmayacaktım. Benden uzak durması için söylemiştim o sözleri.
O şevkat dolu bakışları ve sevgi dolu dokunuşlarını görüp hissettikçe hislerim güçleniyordu.
Mutfağa girip etrafa bir bakış attığımda masanın üzerinde iki çeşit yemek tabağı ve bir bira görmüştüm.
Birayı sevdiğimi söylediğim aklıma gelmişti. Sıkıntıyla nefes vererek masaya geçtim. Zorla da olsa yemek zorundaydım. Enerjimi toparlamam gerekiyordu.
Kendimi zorlayarak birkaç lokma yemeyi başarmıştım. Bira şişesini elime alıp masada bacaklarımı kendime çekerek biramı yudumlamaya başladım.
Düşünmekten kafayı yiyecektim. Bu yüzden İtalya'da yaptığımı yapacaktım. Kendimi alkole verecek ve fazla düşünmeyecektim.
Şişeyi yudumlarken dudaklarımın arasından çıkan şarkı sözlerine başımla eşlik ettim.
"Ben bir pembe mezarlık gördüm rüyamda..."
Model'in bu şarkısını çocukluğumdan beri çok sever ve ne zaman moralimi düzeltmek istesem dinlerdim.
Ayağa kalkıp bira şişesini havaya kaldırarak dans etmeye devam ettim. Kafamın içinde şarkı bir parti eşliğinde çalıyordu.
Biramdan bir yudum daha alarak dansımı artırdım. Dakikalarca hem içip hem dans etmiştim. Bira bittikçe dolaptan yenisini almıştım.
Ateş ilk defa bir işe yaramış ve dolabı birayla doldurmuştu. O kadar fazla dans etmiştim ki terlediğimi hissetmiştim. Üzerimdeki kazağı çıkartıp dansıma devam ederken gözlerimi birkaç saniyeliğine açmıştım.
Mutfak kapısına yaslanmış, kollarını göğsünde bağlamış beni izliyordu. Dans etmeyi bırakıp ona gülerek ona baktım.
"Ne kadar süredir beni izliyorsun?"
Kapıdan doğruldu.
"Bir süredir."
Kaşlarımı kaldırıp omuz silkerek biten bira şişesini masaya attım. Şişe diğer şişeleri devirirken dolaba doğru sağa sola savrularak ilerlemeye çalıştım.
Önüme geçip bana engel olduğuna bakışlarımı ona çevirdim. Yüzünden iki tane vardı.
"Çok fazla içmişsin." dedi buz gibi sesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANNEMİN İNTİKAMI🩸(+18) (TOXİC SERİSİ II)
Teen Fictionİşaret ve orta parmağımı birleştirmiş uzun yemek masasına sürterek usul usul gezdirirken keskin, rahat ve bir o kadar da tehditkâr bakışlarımı masada oturan adamın yüzünde gezdirdim. "Yani anlattıklarına göre Rasim çok büyük ve tehlikeli bir adammış...