KLİŞE [36]

2.9K 137 15
                                    


Abi bu gün sinirliyim. Sinirimi çıkaracak kimsem yok. Ama karakterlerim var. Bu yüzden biraz entrika ;)

.

Berabere kaldıkları son maçlarında kesinleşmişti. Devamlı olarak sırayla kazanıyor ve ikisinden birisi tam anlamıyla asla öne geçemiyordu, bu sebeple artık berabere kalmayı kabul etmişlerdi. Toprak buna itiraz etse de o da en az arkadaşı kadar yorulmuştu. Beyaz saçlı oğlan potanın dibine oturmuş nefes alış verişini düzene sokmaya çalışıyordu.

Bu kadar uzun süre oynayacaklarını tahmin etmemişti. Karşısındaki gencin de oyunda bu kadar iyi olduğunu yeterince düşünememişti. Son iki buçuk saattir oynuyorlardı ve yorulmak bilmiyordu kahve saçlı çocuk.

Şimdi karşısında hala elinde topla bir maç daha atmayı bekleyen arkadaşına sinirli bakışlar fırlatıyordu.

Toprak bir metre ötesinde elinde topla, her ne kadar nefes nefese ve ter içinde kalmış olsada oynamaya devam etmesini bekliyordu.

"Seni kesinlikle çağırmamalıydım."

Elindeki topu son gücüyle rahat rahat sektirerek yüzüne bir gülümseme kondurmuştu Toprak bu sözlere karşı.

"Yapacak bir şey yok. Ortaya idda koyalım o zaman. Teşvik eder hem."

Rüzgar terden mahvolmuş bir şekilde tişörtünü hava olsun diye silkeliyordu.

"Bunu iki saat sonra mı söylüyorsun? Bu kadar hırslı olduğunu nereden bilebilirdim ki, hiç öyle durmuyorsun."

"Ön yargını kendine sakla ve ayağa kalk."

"Vallahi yeter ya. Tamam kaybettim ben kabul ediyorum gelme üstüme. Bacaklarımı hissetmiyorum amına koyayım."

Toprak bu sefer kabullenmiş görünüyordu. Yüzündeki sırıtışı silmeden topu yere koydu ve rüzgarın hemen yanına oturdu. Yanında duran su şişesini kafasına dikti ve en sonunda rahatlamış olacak ki derin bir iç çekti.

"O kadar kazandım bana bir iyilik yapmayacak mısın ulan?"

Toprak dalgaya vurarak konuşmuştu. Rüzgar gözlerindeki yorgulukla kafasını ona doğru çevirdi. O kadar hareketten sonra nasıl bu kadar enerjik kalabildiğini inanılmaz merak ediyordu. İlk baştaki neşesi ve heyecanı hala aynıydı.

"Tabi paşam ne istersiniz."

"Son bir maç."

Rüzgar gözlerini büyüterek kafasını geriye attı ve bıkmışlık nidaları atmaya başladı.

"Hadi hadi, son bak ilk atan kazanacak tek basket."

Toprak heyecanını gizlemeden konuşuyordu ve bu rüzgarı daha da zor duruma düşürüyordu, çünkü şu anda suratındaki köpek yavrusu bakışları durumu hiçte kolaylaştırmıyordu. Ne yaptıysa o bakışlar yüzündendi. Rüzgar son kez ofladı ve arkadaşının teklifini zorla da olsa kabul etti. Toprak buna çok sevinmişti ve hızlıca ayağa kalktı. Yerde ölü gibi oturan arkadaşını da kaldırmak için de elini uzattı. Rüzgar zor bele elini tutup ayağa kalkabilmişti.

Sahanın ortasına geçtiler ve son maç için oyuna başladılar. Rüzgar istese bilerek kaybedebilirdi fakat bunu istemiyordu. Karşısındaki kişinin görünen saf hevesini bu şekilde kandırmayı istemiyordu. Zorla da olsa ona ayak uydurarak oyuna devam ediyordu sadece. Tek hissettiği şey yere her bastığında bacaklarına yayılan sancıydı. En son ne zaman bu kadar çok basketbol oynadığını hatırlama çalıştı. Hatırlayamadı çünkü daha önce hiç bu kadar uzun süre kesintisiz maç yapmamıştı. Çoğu zaman kuzeyle ve öbür arkadaşlarıyla oynuyordu, kuzey kendisinden daha iyi bir oyuncuydu ve rüzgar mola verirken arkadaşları durmaksızın devam edebiliyordu. Ama şu an karşısındaki kişi molaya bile izin vermiyordu.

Sahada bir süre daha oyuna devam ettiler. Sonunda Toprak topu potaya atmak üzere bir zıplayış yaparken rüzgar kalan son gücüyle bedenini öne atıp blocklamaya çalışmıştı. Toprağın kazanma hırsı ona bir çeşit at gözlüğü taktığından sağından bir anda önüne doğru savrulan iki metrelik adamı o an fark edememişti. Fark ettiğinde ise top çoktan potadan geçmiş, iki genç oğlan da yerde üst üste uzanıyordu. Toprak etten bor minderin üzerine düştüğünden canı yanmamış olacaktı fakat Rüzgar kafasını ve dirseklerini hafifte olsa vurmuştu. Ki üzerine düşen bir kişiyle bu vurma ne kadar 'hafif' olur orası tartışılır.

Rüzgarın ağzından bir kaç saniye acı nidaları yükseldi. O sırada toprak'ın yerinden kalkmayı aklına getirmesi zamanını alıyordu. Şu an bulunduğu konumun manzarası beynini bir miktar bulandırmıştı.

Rüzgar kendini toparlayıp dikkatlice üzerindeki bedene baktı.

"Beni hava yastığı olarak kullandın."

Kaşlarını ciddiyetsiz bir tavırla çatarak söylenmişti rüzgar. İkiside yerden kalkmaya henüz tenezzül etmemişti ve bu görüntü giderek garipleşmeye başlamıştı. Birbirlerine temas eden yerleri ikisini de farklı etkiliyordu ve bu durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale sürüklüyordu.

Rüzgar o an aklından ne geçiyordu bunu kendisinin bile açıklayamayacağı bir şekilde hareket etmeye karar verdi. Sadece o anın verdiği bir duygu ve hevesle düşünmeden davrandı. Belki de doğu ve kuzey için fazla düşünmüş ve kendisi de etkilendiği için denemek istemişti.

Dirseklerini acısına aldırmadan boynunu dikleştirmek için yere dayadı ve yüzünü her saniye giderek karşısındakine daha çok yaklaştırdı.

Rüzgarın o an aklından geçen tek şey gözleri olmuştu. Temiz bir bakışı vardı. Ardında hiç bitmeyecek gibi duran bir enerjiyi gizliyorlarmış gibi parlayan gözleri. (Arkadaşlar kitapta kimsenin göt- göz fetişi yok yanlış anlaşılmasın)

Toprak o an kafasını geriye çekmek istedi. Bunu gerçekten istedi hem de. Ama bir yanı buna engel oluyordu.  Ne geriye çekiliyor ne de ileri bir adım atıyordu. Zaman durmuş gibiydi ve bu hareket kabiliyetini engelliyordu.

Rüzgar en sonunda dudaklarını onunkilerle birleştirmiş, ve bir kaç saniye hiç bir harekette bulunmadan o şekilde durmuştu. Devamını getirmiyordu ki bu bile yersiz ve yanlıştı onun için. Sadece gözleri kapalı öylece duruyordu. Anın keyfini çıkartmak istercesine. Carpe diem bitch.

Fakat bu an o kadar uzun sürmemişti. Toprak gereksiz şoku üzerinden attıktan sonra kafasını sonunda geriye doğru çekmişti. Olabildiğince hızlı ve çevik bir şekilde uzandığı bedenin üstünden kalkmış ve dudaklarını elinin tersiyle silip sahanın çıkışına doğru ilerlemeye koyulmuştu. Hala yerde yatan beden onun bu hareketini görmezden gelememişti.

Rüzgar için bu bir şoktu aslında. Fakat düşünmeden hareket etmişti ve bunun cezasını kabullenmesi gerekiyordu. Yüzünde hüzünlü ve acı bir ifadeyle yerinden doğrulmaya çalıştı. Etrafta tanıdık olmamasını umarak telefonunu eline alıp iki saatlik yokluğunda gelen bildirimlere göz gezdirip saati kontrol etti. Neredeyse akşam oluyordu.

..

BU KLİŞEYİ YAZDIĞIM İÇİN O KADAR MUTLUYUM Kİ.

EYNO / GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin