TOPRAK RÜZGARA HACI {28}

3.5K 166 19
                                    

Beni çek - ikiye on kala

ŞARKIYI HER DUYDUGUMDA AKLIMDA DOĞUNUN BU ŞARKIYI KUZEY İÇİN SOYLEDİGİNİ YADA DİNLEDİĞİNİ HAYAL EDİYORUM İMDAT

..

Doğu kendi ısrarı üzerine hastanede kalmaya karar vermişti. Deniz ise Asya'nın yanında kalmak istediğinden benim ortada bir vasfım kalmamıştı. Bu sırada da Rüzgarı fazla görememiştim. Koşuşturmanın arasında kaybolmuştu. O da olmadığından ve anneme söyleyebileceğim daha fazla yalan kalmadığından da eve geri dönmüş ve ertesi günü okula ayaklarımı yere sürüyerek gitmiştim

Gerçekten vasıfsız saatler geçiriyordum şu son üç derstir. Samimi olduğum insanlar olmayınca iyice çekilmez olmuştu normalde de kafa ütüleyen dersler. Bu sebeple öğle molası sırasında kaçmayı planlıyordum. Bir kaç dakika sonrası yani. O sırada çantamı biraz toparlayıp sıranın altına zaten tek tük defterden ince olan çantayı tıkıp beklemeye başlamıştım.

O sırada gözüm sınıfın içerisine baharın getirdiği kiraz ağaçlarının yapraklarının esintisiyle birlikte giren, dünyanın en güzel kızı olabilecek kişi girmişti. Dokuzdan beri içinde kaybolurum diye korkumdan bakamadığım, o güzel yağmuru hatırlatan ela gözleri..

İçeri Yağmur girmişti. Ön sıralarda oturan Mete'nin karşısına geçip bir şeyler anlatarak gülüşüyordu. Mete'nin ne kadar umrundaydı pek bilemiyordum ama insanların yanı başlarında onlar için ölüp bitebilecek insanlar varken imkansıza uzanmaya çalışıp kendilerini harap etmesi gerçekten inanılmazdı. Her şeyi dört yıldır içimde yaşamaya devam ediyordum. Ve bu böyle sürüp gidiyordu. Bitmeyecek bir yoldu bu yol. Kendi başıma yürüdüğüm bir yoldu. O kişi belki onun için bu yolu yürüdüğümü bilmeyecekti, ama ben devam edecektim. Çünkü aşk-

Artık okuldan çıkmalıydım. Zil çoktan çalmıştı. Yağmur'un içeriye girmesi biraz dikkatimi dağıtmıştı. Biraz kalbim hızlanıyordu sadece. Yerimden kalkıp aynı zamanda ona selam verebilmek adına iki yan sırayı geçip orta sıranın yanından yürüdüm. Onun yanına geldiğimde konuşmaya başladım.

"Naber Yağmur."

Samimi bir şekilde sorduğum soruya aynı samimiyetle verilen cevap beni sevindirmişti.

"İyiyim toprak senden ne haber"

"Hiç öyle. Ekeceğimde sonraki dersleri."

Bunu duyduğuna sevinircesine gözleri parlayarak konuşmuştu.

"Yaa öyle mi. Bende ekeyim diyordum da aslında."

Mete yanda zaten Yağmur'un ondan uzaklaşmasını bekliyormuş gibi önündeki kitaba döndüğünden rahat bir şekilde konuşuyorduk.

"Birlikte gidelim ister? Bildiğim güzel bir çorbacı vardı oraya gidecektim ben. Sende gel ister "

Çorbacının asıl amacı belki rüzgarı görürüm yönündeydi. Ben eve döndüğümde o hala hastanedeydi. Kuzey ve Doğukan'dan haber almamıştım henüz. Rüzgarla karşılaşmak iyi olabilirdi bu yönden.

Soruma sıcak bir gülümsemeyle karşılı verdiğinde gerçekten midemde bir yerlerin zortladığını hissediyordum.

"Çok iyi olur aslında."

Sevincimi belli etmemeye çalışıyordum. Herkesin peşinde koştuğu kızın bana bu kadar sevecen davranması şaşırtmıştı aslında.

Onayı aldıktan sonra biraz acele etmemiz gerektiğinden telefonları da alıp hızlıca okulun parkurunu aşmıştık. Parka doğru koşarak gittiğimizden bir yere dayanıp soluklanıyorduk.

"Sen böyle çok kaçar mısın?"

Şakayla sorduğu soruya gülümseyerek karşılık vermiştim.

"Yok ya, arkadaşlar olmayınca sıkıyor da"

Daha sonra yolumuza devam etmiştik. Parkı da geçtikten sonra EYNO'nun karşısındaki çorbacıya doğru ilerlemiştik. EYNO'dan geçerken Yağmur huzursuz olduğunu dile getirmişti. Bunu demesi biraz sinirlenmeme yol açsada bir şey söylemeyip yoluma devam etmiştim.

Çorbacıya geçip bir masaya karşılıklı şekilde oturmuştuk. Benim oturduğum taraftan EYNO görünüyordu. Rüzgar eğer geçerse görebilecektim.

Garson gelip siparişleri aldıktan süre bir süre sessizliğimizi korumuştuk. İlk bozan o olmuştu.

"Buraya sık sık mı geliyorsun?"

Ne kadar dürüst olmak istesemde eğer EYNO'da tanıdıklarım olduğunu ve onlar için buraya geldiğimi söyleyecek olirsam büyük ihtimalle benden tiksinirdi. Bu yüzden yalan söylemek zorundaydım.

"Yok ya. EYNO'nun karşısı olduğu için bizim okuldan pek insan gelmez ama güzel yerdir"

Yüzündeki saniyelik buruşmayı görünce bu konu hakkında daha fazla konuşmamaya karar verdim.

Bir süre derslerden ve matematik hocasının şerefsizliğinden konuştuk.

Daha sonra sırtıma değen elle irkilerek arkamı döndüm. Rüzgar'ı gördüğüme sevinmek istiyordum fakat üstündeki EYNO ceketi işi bozuyordu.

Bir şey demeden önce bana sonra Yağmur'a bakmıştı.

"Onu tanıyor musun Toprak?"

Eliyle işaret ederek ve rahatsız olduğunu belli ederek konuşmuştu Yağmur. Rüzgar ne olduğunu fark etmiş olacaktı ki söze dahil oldu. Yüz ifadesinden sinirlendiği anlaşılıyordu. Belli etmemeye çalışıyor gibiydi.

"Pardon, rahatsız etmiyorum ya?"

Durumu toparlamaya çalışarak bende dahil oldum.

"Yok ya yok hayır." Hem rüzgar hemde yağmuru kırmak istemiyordum ama ikisini aynı anda yapabileceğimi düşünmüyordum.
"Yağmur, bu Rüzgar. Bizim okuldan bir arkadaşımın arkadaşı. Oradan tanışıyoruz."

Yağmur kaşlarını hafif yukarı kaldırdı ve aşağılayıcı bir bakışla Rüzgar'ı baştan aşağı süzdü. Rüzgar'ın daha çok sinirlendiğini hissedebiliyordum.

"Arkadaşının arkadaşı hah. Arkadaşım diyemiyor musun?"

Dudaklarının arasından fısıltıyla karışık dökülen bu sözleri sadece benim duyduğumu umarak durumu kurtarmaya çalışıyordum.

Bu rahatsızlık üzerine daha rahat olacağını düşünerek ayağa kalktım ve rüzgarı bizim masamıza davet ettim. Rüzgar bunu kabul etmemiş olsa da Yağmur sakin görünmeye çalışarak sorun olmayacağını söylemişti.

Ortamın gerginliği ve benim aradaki o ince iplik rolünü oynamam gerçekten boğucu hissettirmişti bir anlığına.

....

Keşke biri yağmura çaksa şöyle bi tanede görse gününü

Neyse bacm rüzgar ve toprak içinde bir bölüm yazmayı istiyordum bayadır iyi oldu.

EYNO / GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin