MATÇI {14}

4.1K 229 8
                                    

Yani dediğim gibi. Amına koyduğum matematikçisi. Pardon yani kadınlara ağır sövmeyi bende istemezdim. Fakat bu bu kadının, kadın değil, hatta insan olduğunu bile düşünmüyordum. Sınav notlarını yükseltip torpil geçiyordu falan ama, bir ton ödev veriyor, yapmayınca ailelerimizi arıyordu.

Babamı araması demek, harçlığım yarıya iniyor demek. Ödevleri başkasından alma şansım da yoktu. Kimse ödevleri yapmıyordu çünkü. Bende mal gibi kalıyordum.

Hoş değildi anlayacağınız. Soruları çözmem normalde zordu fakat şu an aklımı kurcalayan birçok farklı düşünce olduğundan, iyice zorlaşıyordu. Ben matematik dersinden hemen önceki tenefüs, yapmadığım ödevleri çözmeye çalışırken bunları düşünüyordum. Düşünmek belki bir ödev olsaydı herşey daha kolay olabilirdi. Yani gerçekten bu ülkenin düşünen gençlere ihtiyacı vardı-

Biraz daha zorlayıp artık yapamayacağımı, ve aptal matematikçinin çekeceği azarı, üstüne bir de iki ders dırdırını dinlemeyi kaldıramayacağımı anlayınca çantamı toparlamaya başlamıştım bile. Yan sıramda oturan Toprak'ı dürterek uyandırdım. Çantamı ona bırakıp çıkacağımı söyledim, telefonumu dolaptan aldım ve sınıf kapısına doğru ilerlemeye başladım. Uyukulu bir şekilde kafasını tamam anlamında sallayıp bir şeyler mırıldanmıştı. Umarım uyandığında dediklerimi hatırlar diye geçirdim içimden.

Okulun çıkışına doğru varmıştım. Hapishanedeymişiz gibi yapılan parmaklıklar neyse ki kısaydı. Üzerinden hazır ortalıkta kimse yokken atlayarak okul dışına çıktım. Beklediğimden hızlı ve rahat ilerliyordum şu an. Kesin bir boklar olacak diye geçirdim içimden ve parka doğru yürümeye başladım.

Etrafta fazla insan yoktu. Olanlarda işe gitmek için koşuşturan insanlardı. Ve spor yapmaya çıkan yaşlılardan ibaretti. Sabahın köründe hiç bir ruh hastasının zevkine dışarıya çıkacağını da düşünmüyordum ya zaten.

Parkın yakınındaki bakkala vardım biraz cips -BU FİYAT NE ULAN- ve kutu kola alıp çıktım. Cips almakta lükse giriyordu malum. Zengin olduğumu herkese göstermek adına cipsi alıp çıkınca paketi direkt açıp yemeye başladım.

Yürüyerek yerken kendime oturacak bir yer bakıyordum. Çoğu çardak boştu gerçi, fakat ben en sevdiğim çardağın boş olmasını umarak parkın öbür ucuna yürüyordum.

O çardak bir ayrıcalıktı benim için. Herkesin görebileceği bir pozisyonda değildi fakat oradan herkesi görebilirdiniz. Gizli bir yerdi adeta. Hemen yakınında kedi yuvaları vardı. Her an yanınıza dünyalar tatlısı tüylü uzaylılar gelip yemeğinizden faydalanabiliyordu. Bence yeterli ve güzel sebepler bu çardağı sevmek için. Okuldan çıkınca eğer boş ise her zaman bu çardağa gekirdik öbür geri kafalılarla.

Çardağı uzaktan gördüğümde birileri yoktu. Kimse gelip oturmasın diye adımlarımı hızlandırarak ilerlemeye başladım. Derken yakınlaştıkça birisinin orada oturduğunu gördüm.

Biraz daha ilerlediğimde o kişinin yanında üç kediyle birlikte oturan Kuzey olduğunu fark ettim. Fazla mı tatlıydı ne. Kedi yani. Kedileri severken fazla tatlıydı. Kedi kediyi seviyordu? Kedi kediyi seviyordu evet. Onu burada görmek bence bir işaret. Kesinlikle. Evren beni anlıyor bence. Değil mi evren?

Elimdeki biten cips poşetini çöp kutusuna attım. Kola daha açmadığımdan hala elimdeydi. Ve fazladan açılmamış bir paket cips daha vardı. Bu demek oluyor ki planlanmamış bir 'date'.

Yanına gitmeden önce üstümü başımı biraz düzeltmeye çalıştım. Ve onun kedilerle olan manzarasını biraz daha seyredip yanına doğru ilerledim. En son kulüpte olan konuşmamızın ardından iki gün geçmişti. Bu süre boyunca beni her yerden engellemişti beyfendi. Neden hala anlamıyorum gerçi.

Beni hala fark etmemesi garipti. Fazla dalgındı sanırım. Çardağın dibine varmıştım. Elimdeki paketi ve kolayı masayı bırakıp konuştuğumda beni yeni fark etmişti

"Naber yavrum."

Sesimle irkilerek suratıma bakmıştı. Tamam galiba gerçekten dalgındı. Karşısına geçtim ve onun bir şey demesini bir kaç saniye bekledim. Sinirli mi değil mi anlayamıyordum.

Ben onun konuşmasını beklerken o bir şey demeden ayağa kalkıp gitmeye yeltenmişti. Ben ne olduğunu anladığımda onun peşi sıra ayağa kalkıp bileğini tuttum. Ve

"Ne oldu?" Diye sordum.

Elimde olan bileğini sertçe çekip konuştu. Bezgin ve üzgün, ve belki sinirli sesiyle.

"Başka yere oturmaya gidiyorum bırak amına koyayım"

"Neden? Rahatsız edecek bir şey mi yaptım?"

Yapmış mıdyım? Bilemiyorum ve sanırım bir gün onun bedenininde benim ruhum olmadığı sürece de anlayamayacaktım.

"Evet. Sen kim oluyorsun lan rahatça gelip karşıma oturabiliyorsun hala? Siktir git benden uzak dur."

Gözleri yine sarıya dönüyordu. Ben mi hayal görüyordum diye düşünüyorum bazen. Ama yok, gerçekten sarı oluyordu. Yada ben deliriyorum. Evet ona deliriyor olabilirim ama bu o delirme değildi.

Benim bir şey dememe fırsat vermeden tekrar ilerlemeye koyuldu. Arkadan bakınca da ayrı yakışıklı duruyordu sanki ya. Neyse Doğu neyse. Tekrardan peşinden ilerleyip bileğini kavradım. Ama bu sefer daha sıkı tutuyordum. Sinirle dönüp bana baktı.

Ve baktı. Evet baktı ulan. Gözleri her şeyi anlatıyordu zaten. Konuşmasına gerek var mıydı?

"Özür dilerim."

Bunu duymayı bekliyor olabilirdi. O yüzden şansımı denemiştim. Belki tutardı. Suratıma şaşkın bir şekilde bakıyordu. Belli ki bunu beklememişti.

"Yani, yaptıklarım için.."

Şansımı zorlamaya devam ediyordum. Bu sefer suratında alaylı bir sırıtış belirdi.

"Ne yaptın sen Doğu?"

Gülerek söylemişti bu sözleri. Tek elini cebine sokmuş, öbür eli hala bendeydi. Ne yapmıştım ben?

"Ben.. seni üzdüm?"

İyice sırıtmaya başlamıştı. Sıçtığımı fark etmem zaman almadı.

"Doğu, ben senden nefret ediyorum. Sebeplerim var. Ve sen bu kadar yavşak ve gamsız davranmaya devam edersen bu nefret çoğalacak. Peki şimdi sen seni sevmediğini bildiğin bir insanın sana davranışlarına bakarak onu üzdüğünü düşünerek ondan özür dilemeye kalkıyorsun? Ben aptal mıyım öyle mi duruyorum beynini siktiğim?! Sen mi beni üzeceksin lan? Haha komik çocuksun."

Sözünü bitirip derin bir nefes aldı. Alaylı surat ifadesi yerine sert bir ifade vardı artık. Dediklerinde haklıydı evet..

"Ben, yani bilmiyorum sanki öyle hissettim. O yüzden yani.. ben yinede özür dilemek istedim senden. Kusura bakma."

Elimde olan bileğini bıraktım. Elini serbest bırakınca cebinden paketi çıkartıp bir sigara yaktı. Arkasını dönüp gidecekken son bir kez şansımı denemeye karar verdim.

"Kuzey.."

Durdu, önüne dönmeden diyeceklerimi bekledi.

EYNO / GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin