6.Bölüm

219 13 0
                                    

'Multimedia Erdinç Gürsoy'

^Arkadaşlar umarım ki beğenerek okuyorsunuzdur. Yine de beğenseniz de beğenmeseniz de görüşlerinizi bildirirseniz çok sevinirim. İlk bölümler olduğu için pek heyecan yok ama birkaç bölüm sonra asıl olaylara giriş yapacağım. Umarım ki beğenirsiniz^

Aşk

Benim gibiler için sadece üç harften oluşan basit bir kelimeydi. Hiçbir anlam ifade etmeyen, sadece aptal insanların sahip olabileceği gereksiz bir eylemdi.

Ve Aşk

Ekin gibiler için uğruna her şeyi feda edebileceğin büyülü bir kelimeydi. Bütün anlamları içinde barındıran tutkulu bir eylemdi.

Ben hiç aşık olmamış ve asla olmayacak bir kızdım. O aşık olmuş ve her şeyi göze almış bir adamdı.

Aşık olmuş her insan gibi önce anın büyüsüne kapılmış sonra da bütün hayatının çöküşüne tanık olmuştu. Şimdi de intikam istiyordu. Sevdiği kadını elinden alanlardan, hayatını mahveden adamlardan. İntikam almak elbette hakkıydı. Benden bunun için yardım istemişti. Sevdiği kadın için, düşmanı olduğunu bile bilmediği bir kızdan yardım beklemişti. Ve bende yardım etmeyi kabul etmiştim. Her oyunda kötü kalpli bir kadın olurdu ve bu oyunda o rolü ben üstlenmiştim.

Ekin'in intikamına ufak bir ara vererek kendi intikamımla ilgilenmenin vakti gelmişti. Bunun içinde bu gece Erdinç ile birlikte yemeğe çıkmayı kabul etmiştim.

Göğüs kısmı dar ve eteklerine doğru bollaşan kırmızı bir elbise giymiştim ve uzun sarı saçlarımı da düzleştirerek salık bırakmıştım. Siyah topuklularla haddinden fazla seksi olduğumu düşünerek siyah taşlı bir babet giymeyi tercih etmiş ve hafif bir makyajla işimi bitirmiştim.

Saatin 8 olduğuna bakarsak tam zamanında hazırlanmıştım ve yaklaşık 10 dakikadır da Erdinç beni son model Audisi ile aşağıda bekliyordu.

Suratıma masum olduğunu düşündüğüm bir ifade takınarak bahçe kapısından çıktım. Erdinç arabasına yaslanmış bir şekilde sigarasını yakmaya çalıştığı için geldiğimi fark edememişti. Bu yüzünden yanına yaklaşıp elimi omzuna koyarak beni fark etmesini sağladım.

"Selam" dedim bana ışıldayarak bakan bir çift mavi göze karşı.

Gözlerinin rengiyle aynı olan gömleği içinde oldukça hoş bir görüntüsü vardı açıkçası. Ve kesinlikle nefes kesen bir görüntüye sahipti.

"Selam. İstersen geç kalmadan gidelim." dedi. Gerçektende kibar bir çocuktu.

Söylediği şeye sadece gülümsedim ve Erdinç'in kapımı açmasına karşın 'Teşekkürler' diyerek arabaya bindim. Ardından kapımı kapatarak oda bindi ve arabayı çalıştırdı.

Geldiğimiz yer normalde hiç tarzım olmayan şık bir mekandı. İçerisinde mor ve beyazın uyumunun sağlandığı masalar ve klasik müzik eşliğinde yemek yiyen insanlar vardı.

Erdinç belimden tutup beni yönlendirirken büyük bir bölümü cam olan duvarın önündeki masaya geçtik.

"Umarım beğenmişsindir."

Aslında hoşlanmadığım türden bir mekandı ama bunu ona söyleyemezdim. Annem burada olsaydı bu kibar çocuğa karşı hanımefendi olmamı isterdi. Bunun içinde

"Hoş bir mekan teşekkürler" dedim.

"Eğer senin içinde sorun yoksa yemeğini ben seçmek isterim. İtalyan mutfağından keşfettiğim yeni bir lezzet" dedi.

"Tabi olur. Sana güveniyorum eminim ki güzeldir" dedim.

Açıkçası yemek yemek benim için bir zevkti ve umarım ki seveceğim bir sipariş verecekti.

Erdinç garsonu çağırıp ikimiz içinde siparişi verirken telefonuma gelen mesajla dikkatimi onlardan aldım ve mesajı açtım. Mesaj Ekinden di ve "Tarih ödevin için Bursa'ya gidiyoruz Koca Kız yarına hazır ol' demişti. Yine bana emir vermişti lanet olasıca. Eminim ki Kıvanç oradaydı ve bunun için oraya gitmeye karar vermişti. Cevap vermemeye karar vererek telefonumu sessize alıp tekrar çantama koymuştum.

Yemeklerimiz gelinceye kadar Erdinçle sohbet etmiş ve hayatımda söylemediğim kadar yalan söylemek zorunda kalmıştım.

Yemeklerimiz gelince bana bakan Erdinç'e gülümseyerek "Harika görünüyor" dedim. En azından görüntüsü hoştu. Ama açıkçası tadı benim için daha önemliydi. Yemek hakkında ki görüşüme karşın "Buna bayılacaksın" dedi.

Geldiğimizden beri suratımdan silmediğim gülücüklerime bir yenisini daha ekleyerek yemeğimi yedim. Gerçekten de tadı müthişti ve Erdinç benden bu gün ki ikinci artısını almıştı.

Yemek boyunca kısa kısa sohbetler etmiştik ve genel olarak da ona kendimden bahsetmiştim. Aslında bugün benden eski beni dinlemişti. Ailemle mutlu olduğum zamanları anlatmıştım ona. Şimdiki benle alakası olmayan Hazal'ı tanıtmıştım ona.

Restorandan çıkınca dışarıdaki sert hava bedenimi titretirken Erdinç ceketini omuzlarıma koymuştu. Bugün haddinden fazla kibar olmama aldırmadan "Teşekkürler" dedim.

Cevap vermeyip gülümseyen Erdinçle biraz daha vakit geçirmeye karar vererek

"Yürümek ister misin?" dedim. Hava mevsimine göre biraz sertti ama şimdilik bunu yok sayabilirdim.

"Elbette. İstersen parka doğru yürüyebiliriz" dedi.

Yan yana parka doğru adımlarken ikimizde tek kelime etmemiştik. Ancak sık sık birbirimize bakıp gülümsemiştik. Ama artık bu sus pus tavırlar çok sıkıcı olmaya başlamıştı.

"Erdinç biraz eğlenmek ister misin?" dedim aklıma gelen güzel fikirle.

"Eğlenceden kastının ne olduğuna bağlı"

Her erkek gibi aklı fikri uçkurunda tavırlarına geçiş yaparken dediklerini umursamayıp elinden tutarak onu çekiştirmeye başladım. Elinden tutmama ilk başta şaşırsa da daha sonra bana ayak uydurarak yürümeye başladı.

"Ayakkabılarını çıkart" dedim kendi ayakkabılarımı çıkarırken.

"Ciddi olamazsın" dedi şaşkın surat ifadesiyle.

"Hadi ama bu çok eğlenceli olacak daha önce tramboline binmediğine bahse girerim" dedim. Bir süre bana 'ciddi misin' bakışları atarken gözlerimi devirip onu çekiştirmeye başladım.

İkimizde ayakkabılarımızı çıkarıp trambolinin içine geçtik. Gülücüklerim arasından Erdinç'in ellerinden tuttum ve benimle birlikte zıplamasını sağladım.

Bomboş parkta sadece ikimizin gülüşleri yankılanıyordu ve bu cidden çok eğlenceliydi. Uzun zamandır bu kadar eğlenmediğimi fark etmiştim.

"Sana söylemiştim bu çok eğlenceli" dedim zıplamaya devam ederken. Erdinç'te tıpkı benim gibi kahkahalarla gülerek "Sen olmasan bunu asla yapmazdım ama bu cidden harika hissettiriyor" dedi.

"Özgür hissettiriyor" dedim yüksek sesle. Sanki kimse seni durduramazmış gibi. Bulutların üstüne uçmak gibi. Aslında sadece özgürlük gibi.

Zıplamak çok eğlenceli ve bir o kadar da yorucuydu. Ama bu hissi sevdiğim için durmadım.

Erdinç serbest bıraktığımız ellerimizi tekrar birleştirerek durmamı sağlayınca ışıldayan mavilerine baktım. Bir şey söylemeyip sadece gözlerime bakıyordu. Sağ eliyle gözümün önüne düşen saçlarımı kulağımın arkasına getirirken "Çok güzelsin" dedi.

Söylediği şeyle bir anlık afallamam yüzünden dudaklarım istemsizce aralanmıştı. Gözleri dudaklarıma kayarken kendimi toplamam ve konuşmam gerektiğinin farkındaydım. Üstüme doğru eğildiğini fark edince panik olup hızla "Şey..ben teşekkür ederim" dedim. Bu gece daha fazlasını kaldıramazdım.

Bakışlarını tekrar gözlerime çevirip gülümsedi.

"Çok güzel bir akşamdı. Uzun zamandır bu kadar çok gülmedim, bu kadar çok mutlu ve özgür hissetmedim." dedi.

Eğer İstersenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin